Üstünlerin hukukuyla adalet sağlandı! Şimdi sırada kaldığı yerden kalkınmaya! devam demekte…
Toplum, ülkedeki ADALET ve KALKINMA’nın kimden yana karar aldığını; "Dilan-Engin Polat" çiftinin hem yargılanmalarında hem de yaşamlarında birkez daha net olarak gördü.
Polisin olağanüstü operasyonlar ile yakaladığı, suç örgütü kurmak, yasa dışı bahis ve kara para aklama suçlamalarıyla haklarında 40 yıla kadar hapis kararı istenen;
Dilan-Engin Polat çiftinin 9 ayda serbest kalması ile birlikte çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun resmi resmen ortaya çıktı.
"Polat" çifti serbest bırakıldı.
Bu seri suçların ucu kim bilir kimlere kadar gidiyordu/dayanıyordu ki, üstü bilinçli bir şekilde kapatıldı ve toplumun tepkisi düşünülmeden kısa sürede serbest bırakıldılar.
Polatlar mülkün adaletten üstünlüğünü utanmadan gösterdiler.
Zenginliğin, haksız servetin, şatafatlı, ahlaksız yaşamın içinde debelendikçe; insan olma ile ilgili tüm değerlerini yitirenler ile "Barış, kardeşlik, birlikte ve eşit yaşam hakkı, onurlu bir dünya" diye savaş verenler, hümanist söylemleri yüzünden soğuk beton duvarların arkasında ömürleri çürüyenlerin ülkesi oldu.
Sadece fikrini açıkladı diye nice aydın, akademisyen, gazeteci, siyasetçi,
yıllarca hapiste yatarken; milletin kanını emen, kara para, bahis çetesi, haksız kazançla tahmin edilemeyecek kadar büyük bir servete erişen Polat çifti, nasıl olur da kısa bir sürede serbest kalabilir.
“Adaletin küçüldüğü ülkelerde, büyük olan artık suçlulardır.”
-Ulpianus-
Bir gazeteci olarak…
Selahatin Demirtaş ve arkadaşlarından; Can Atalay, Osman Kavala, Selçuk Kozağaçlı,
Tayfun Kahraman, zavallı askeri öğrenciler ve haksız yere tutulan tüm tutsaklardan kader mahkumu tüm tutuklulardan özür diliyorum.
Hak ettiğiniz desteği veremedik...
Bu insanların hiçbiri kara para aklamadı, yasa dışı bahis oynatmadı, kaynağı belirsiz paralarla lüks villalarda oturmadı ve araba koleksiyonu yapmadılar. Bu insanlar vergi kaçırmadı, paranın kölesi olmadı. MASAK raporlarında başrol oynamadılar, kul hakkı yemediler…
Son olarak;
Dilan- Engin Polat ve arkadaşlarından, sosyal medya fenomenlerinden, FETÖ’ye devleti parsel parsel satanlardan, beşli çeteden, mafya babalarından, uyuşturucu baronlarından, ihale hırsızlarından, "Devletin malı deniz, yemeyen keriz" diyen densizlere karşı duruşunu bozan, hukukun üstünlüğünü unutan; "yasama" "yürütme" ve "yargı" kurumlarından toplum olarak davacıyız. Hakkımız helal olmasın.
Ben bu satırları kaleme alırken, son dakika olarak “Narin”kızımızın cesedi torba içinde dere kenarında bulunduğu haberi çıktı…
insanlık birkez daha rezil yüzünü gösterdi.