Herşey bir tokalaşmayla mı başladı bilinmemekle birlikte…..
Bilinen nihayi sonuç PKK'nın silah bıraktığını deklare etmesi oldu.
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin DEM Parti vekilleriyle tokalaşması ve sonrasında “Abdullah Öcalan meclise gelsin, PKK’ya silah bırakma çağrısında bulunsun. ” çıkışı bütün dikkatleri bu konuya çekti.
“Kurucu Önder” ifadesini de kullanarak yapılan sesleniş, silahların bırakılması ve akabinde fesih kararının alınmasına kadar gelinen noktada şimdilik bir sorun yok gibi ….
“PKK” tek taraflı ateşkes çağrısı sonrasında Türkiye sahasında silahlı mücadeleyi bıraktığını, bundan sonra elli iki yıllık ideolojik-felsefi tecrübelerini legal siyasette sürdüreceğini ”Demokratik toplum” ideallerini sonuna kadar devam ettireceğini kamuoyuna açıkladı.
Peki bundan sonra ne olacak?
Herkesin dilinde 'Terörsüz Türkiye' söylemi...
İyi güzel de...
*Demokratik Türkiye,
*Demokratik toplum,
*Demokratik cumhuriyetin inşa süreci başlayacak mı?
Devlet-İktidar, Türkçü-Milliyetçi
Kemalist-Ulusalcı zihinler bu demokratikleşmeye hazır mı?
—Hukukun üstünlüğü ilkesi
—Yasama, yargı ve yürütmenin bağımsızlığı
—Özgür medya
—Özerk üniversite
—Seçim güvenliği, halk iradesinin kabulü
—Ana dilde eğitim hakkı
—İfade özgürlüğü
—Siyasi tutsaklar
—Terörle mücadele yasası
—Seçim kanununda yapılması beklenen düzenlemeler
—KHK’lı yüzbinlerce mağdur
—Tek milletten çoklu birlikteliğe
—Ortak cumhuriyete
—Tek dilden anadil özgürlüğüne
—Tek din anlayışından inanç özgürlüğüne
—Tek yönetim anlayışından birlikte yönetmeye hazır mıyız?
—Kanun hükmünde kararnameler tarih olacak mı?
—Evrensel hukuk normları kabul görecek mi?
—Eşit yurttaş, insanca yaşam, hakça paylaşım olacak mı?
—Anayasal güvenceyle Kürt inkâr siyasetinden tamamiyle vazgeçilecek mi?
Vazgeçilirse Türkiye halkları kazanır.
Aksi halde; kimse üç harften ibaret “PKK” örgütünün ebediyete intikal ettiği düşüncesine kapılmasın!
Bu yaşamsal olgulara ters bir bekleyiş olur. Süreçler bu günleri nasıl doğurduysa farklı süreçler de bu imkanları baltalayabilir.
Kaldı ki yaşadığımız coğrafyanın adı “ORTADOĞU”.
Neredeyse “Kerbela” vakasıyla başlayan kanlı çatışma süreçlerinin, silahların, savaşların son bulmadığı, milyonların ölümleriyle süregelen bir coğrafya...
Halkların sigortası olarak silahların varlığının kabul gördüğü bir coğrafya...
Adaletin, hukukun, insanca yaşamın, demokratik anlayışın olmadığı bir coğrafya...
Mezhepsel- inançsal etnik çatışmaların yoğun yaşandığı bir coğrafya...
Egemen güçlerin santraç tahtasına dönüştürdüğü, masa başında cetvelle sınırların çizildiği, devletlerin varlığının dönemsel kabul gördüğü bir coğrafyadan bahsediyoruz.
Toprağın altında Petrol-Su havzalarının yanında kan havzalarının oluştuğu bir coğrafyadan,
Annelerin savaş meydanlarına zılgıtlarla çocuklarını gönderdiği bir coğrafyadan söz ediyoruz.
İsrail vahşetinin yerle bir ettiği, örgütlerin tarih olduğu, Devletlerin parçalara ayrıldığı, İran İdamlar Cumhuriyetinin kuzuya dönüştüğü bir coğrafyadan bahsediyoruz.
Barışın hukukun, özgürlüklerin insan haklarının ve demokrasinin inşasının çok zor olduğu bir coğrafyanın tam da orta yerinden konuşuyoruz-yazıyoruz.
İşte bu zorlu koşulları değiştirip,dönüştürecek yepyeni bir barış sofrası,yeni bir kardeş paradigması,birlik,birliktelik ve yeni bir dil, üslup, tarz, siyaset ,yepyeni bir yöntem lazım
Bu yöntemi hayata geçirecek yürekli,cesur ve idealist insanlarla “Ya barış ikliminde eşit yurttaşlar olarak birlikte demokratik toplum yaşamına”
Ya da “savaş ikliminde kan gözyaşı ölümlerle ilkel bir yaşama”
Umarım bu TARİHİ fırsatlar heba edilmez!!!
Yorumlar
Kalan Karakter: