Erdoğan'ın, bölgemiz barut fıçısı, ülkemizde barış ve huzur iklimini güçlendirmemiz şart, sözlerinden sonra
Devlet Bahçeli’nin, ısrarla Kürt sorununun çözümüne ilişkin sözleri, İmralı’dan medet uman talepleri üzerine kafalarda ve siyasette bir takım soruların cevaplarına ihtiyaç hasıl oldu.
Ne oldu da devletin sert milliyetçi yüzü çözümden söz eder oldu!
Dışarıda 'sert rüzgarlar' eserken içimizde barışsever ve hoşgörülü bir havanın gerekliliğinden söz eder oldu Devletin Bahçelisi.
Sonra devam etti sözlerine ve seslenişlerine.
Türkiye’ye getirilirken ‘her türlü hizmete hazır’ olduğunu söyleyen İmralı’yı işaret etti, seslendi.
Peki... Nasıl yapacak bu çağrıyı İmralı adasında mahkum hayatı yaşıyorken?
Erdoğan İsrail tehdidinden bahsetti Meclis açılış konuşmasında.
Devlet bey “DEM” sıralarına dönerek vekillerle tokalaştı.
"Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır." dedi Devlet Bahçeli.
Özgür Özel meclis kürsüsünden bölgeye yapacakları seyahatten, yapacakları görüşmelerden söz etti. "Kürt kendini Türk’ten daha az eşit hissetmesin diye ne gerekiyorsa yapılmalı!" dedi.
Diğer siyasi partiler, akademisyenler, gazeteciler, ülkeye barışa kardeşliğe sevdalı her kesimden olumlu ve ılımlı mesajlar ardı ardına gelmeye başladı.
Yapılması beklenen yeni anayasadan, Kürt sorunun çözümünden, esecek barış ve kardeşlik ikliminden herkesin her kesimin sözleri yüksek perdeden duyulur oldu.
Ne oldu da herkes barıştan söz eder oldu?
Kürt sorununu yok sayanlara ne oldu da acil çözümden birlik ve kardeşlikten “DEM”vurdu.
DEM’lileri 'UR' görenler, ' meclisten atılmalı, maaşları kesilmeli, elleri kelepçelenmeli 'diyenlere ne oldu da tokalaşmaktan medet umar halle geldi?
“Terörün meclisteki uzantısı” diye propaganda yapanlara ne oldu?
“DEM” kapatılmalı birdaha açılmamak üzere kapısına kilit vurulmalı, diyenlere ne oldu?
Savunma sanayii için para vermeyenlerin DEM’li, Ermeni ya da Yunan olduğunu söyleyen Mustafa Destici’ye ne oldu?
"Vatan haini bölücü teröristleri milletin meclisinde istemiyoruz!" çığırtkanlıklarına ne oldu?
"Eş başkanları, yönetim kadroları, belediye başkanları bir daha çıkmamak kaydıyla zindana atılmalı!" diyenlere ne oldu?
'İmralı canisi , bebek katili terör elebaşı' diyenlere ne oldu da meclis kürsüsünden oraya seslenir oldular?
Sadece milliyetçilik üzerine bina edilmiş siyaset mekanizması dışardan gelen risk , korku, Fırat ve Nil tehdidi ve olası “İsrail gazabı” Kürt sorununu çözmeye ve demokratik bir Anayasaya mecbur kılmıştır.
Aksi halde iç barışını sağlamayan , kendi içinde parçalara bölünmekten kurtulamayan, ekonomik darboğaz ve korku iklimi içinde yaşam süren Irak,Yemen,Filistin(Gazze),Suriye,Libya,Ürdün, oradan İran ve çizilmesi muhtemel yeni haritalar kurulacak ve taze devletler Türkiye’nin huzur ve sınır hatlarını tehdit edecektir.
Hukuk yoksa...
Anayasa yoksa...
İlke ve tutarlılık da yoksa...
Geride ne kalıyor ?
Siyasal ikbal....
Onda da samimiyet yok, iyi niyet yoksa barış ve kardeşlik de zor olur.
Ayrıca iç barış sürecini dış tehditlerden bağımsız sadece Anayasa değişikliğiyle Erdoğan’ın yeniden aday olma girişimine indirgeyenler büyük bir yanılgı içinde işi sulandırmaya çalışanlardır.
Asıl sorun dış tehditlerin sınırlarımıza dayanmasıdır.
'İsrail gazabının' iç barışın sağlanmasına demokratik bir Anayasa’ya vesile olması dileğiyle!
“Her şerde bir hayır aramak gerek. "