“Kürt kardeşlerimiz….” diye söze başlayarak bir abi, bir büyüklük edasıyla sürdürdüğü konuşmasına “Kürt sorunu yoktur! " diye devam etmesi çözümsüzlükte ısrar, inkarda kararlı olmak demektir.
“Sözde Kürt sorunu” demek “sözde Kürt” demektir, özünde reddetmektir.
Büyüklük taslamak, ben ne dersem o olur, demektir.
Sorun yok deyince yok olmuyor çünkü!
Esenyurt, Halfeti, Batman ve Mardin belediyelerine atanan son “kayyımlar” tam da “Kürt sorununun varlığını” demokrasinin, yerinde yapılan tercihlerin, halkların temsiliyetlerinin inkarı ve despotik bir davranış şeklinin yansıma halidir Devlet Bahçeli!
Bir milliyetçi, muhafazakar, ırki üstünlük zihniyetinin vücut bulmuş yöntem ve uygulamasıdır.
İnkarda ve imhada ısrarcı olmanın göstergesidir.
Devlet Bahçeli gurup toplantısında sözünün arkasında olduğunu söyleyip Abdullah Öcalan'ı yeniden meclis kürsüsüne davet ederken “Kayyımların” sivil siyasetteki halkların irade gaspından habersiz olması mümkün değil ?
Şimdi ortaya çıkan şu muazzam çelişkiye bakar mısınız?
Soruyorum Devlet Bahçeli’ye: Örgütün, siyasetin Kürt sorunun ve 40 yıllık mücadelenin sahibi görünümündeki “Abdullah Öcalan’ı” meclis kürsüsüne davet edip umut hakkı deyip özgürlük sunarak ve sözlerimin arkasındayım demek, diğer tarafta sivil siyasetle halkların iradesini gasp edip “Kayyım” atayanlara ses çıkarmamak seçilmişlerin cezaevi süreçlerini keyifle izlemek tutarsızlık değil midir?
Bu tutarsızlığa samimiyetsizliğe dağdaki çoban da düz ovadaki siyasetçiler de artık inanmıyor.
Madem siyasetin belirleyicisi ”Devlet Bahçeli” kayyımlar ondan habersiz değildir.
Ya da hergün yeni kayyum haberleri ile yeni güne başlama tehdidi ondan bağımsız değildir.
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman'nın Esenyurt’tan sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) meclis üyelerini, Mersin’deki Akdeniz ve Toroslar belediyelerini hedef göstermesinin de Devlet Bahçeli’den habersiz olması düşünülemez.
“Özellikle ciddi sağlık sorunları olan, yaşı kemale ermiş bulunan ve köklü bir aileye mensup, Kürt ağası Sayın Ahmet Türk" diye güzelemeler dizdiğiniz şahsiyet bakın ne diyor:
“İnanıyorum ki bazı görüşmeler yapıldı. Bundan belki bir sonuç alınmadı. Farklı bir noktaya evrildi. Yani devlet eski usül yöntemlere geri döndü. .
Önce hadi seçim yapalım diyor,
sonra bin bir dalavere ile seçim yapılıyor.
Seçmen iradesi size rağmen sandığa yansıyor ve kaybediyorsunuz hep beraber.
Sonra kazananı terörist ilan edip “Kayyım” atıyorsunuz" diyor.
'Ve bunu sürekli yapıyorsunuz. 'diyor.
' Alışkanlık hali 'diyor.
' Utanmadan yapmaya devam ediyorsunuz! 'diyor
Kürt ağası.
'Hem de Kardeşlik birlik eşit yurttaşlık hikayelerini türlü lafazanlıkla yapıyorsunuz. ' diyor.
' Türkiye Yüzyılı'ndan bahisle Kürt kardeşlerimizle tek yüreğiz, sözleriniz sloganvari sözler!' diyor.
'Dışa karşı iç cephenin kuvvetle örülmesi çağrısı da hayal olmaktan öteye geçmez.' diyor.
Barış onurlu olursa samimiyet ve ciddiyetle ele alınırsa hem devletin bekası hem de halkların birlik içinde yaşamlarına vesile olur, iç barış, birlikte yaşam ve “İsrail gazabına” karşı duruş net olur, kazanan halklar olur, devletin birliği adaletle sağlanmış olur.
Son olarak;
Trump'ın seçilmesiyle hiç kuşkusuz iç ve dış politik fay hatlarında yeni dünya düzeninde büyük sarsıntılar gün yüzüne çıkacak. ABD’nin çıkarı daha çok can alacak, bu bilinçle iç cephenin barışla örülmesi elzem olacak Devletin Bahçeli’si.