Son yıllarda Milliyetçilik olanca hızla artar oldu, ırkçılık zirveye taşındı.
Türk ırk üstünlüğü üzerinden siyaset yapanların meclis kürsüsünde kin, nefret kokan sözleri kabul gördü, alkış tufanıyla onaylandı.
Partimizin genel anlayışı denilerek, yüksek perdeden sözler sarfedildi.
Genel başkan sıfatıyla bir kesimi ve bir siyasi parti temsilcileri açıkça tehdit edilerek; “Aklınızı alırım” denildi.
Hemde Türkiye büyük millet meclisi çatısı altında.
Türkçülük, Turancılık, ırkçılık, faşist, ayrımcı siyaseti açıkça konuşulur hale geldi.
Yabancı düşmanlığı, Suriyeli, Afganistalı, Pakistanlı, Ermenistanlı kendisinden olmayan her kesimi hedefe koyan anlayışlar benimser oldu. Kin ve nefret üzerine fikirler, politik malzemeye dönüştü.
Siyasette, üniversitelerde ve toplumun en kılcal damarlarında bu düşmanlık hissedilir oldu.
Osmanlıcılık hayal olmaktan çıkıp; “Fesli zamanların, Halife anlayışının ve Padişah hükmünün” en tepeden en dibe kadar nakış nakış işlendiği görülür oldu.
Mahmut Esat Bozkurt’un da ruhu şad oldu..
Türk ırk üstünlüğünün, birinci yüzyıl temsilcilerinden, zamanın Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un; "Bu memleketin efendileri, Türklerdir. Saf Türk ırkından olmayanların, Türk vatanında tek bir hakları vardır o da; Türklere hizmetçi ve köle olmaktır" der.
Günümüzde bu sözlere rahmet okutacak söz ve davranışlar sergilenir oldu.
Cumhuriyetin İkinci Yüzyıl Türkiye'sinde...
Milliyetçilik, milli ve yerlilik, beka sorunu, Ezan ve Bayrak nidaları o kadar çok işe yarar bir hal aldı ki, en şiddetli ekonomik, siyasi, politik ve uluslararası krizlerde bile iktidarın kurtarıcı argümanı ve sığındığı limanı haline geldi.
“Demokratikleşmeyi” bölücülük olarak gören siyasetçilerin sayısı arttı.
Demokratik, güçlü bir Türkiye’de, eşit yurttaşlığın sağlayacağı hakların varlığından habersiz, körü körüne bir milliyetçilik fikri etrafında kümeleşen insanların da sayısı arttı.
İktidarın “siyasal İslam’ın” tükenmiş kredisine yeni alternatifler üreterek, ''siyasal islam'', ''milliyetçilik'' gibi yeni kavramlarla, halkların milli duyguları ve İslam fikriyatı üzerinden kendi iktidarlarını muhafaza yolunu giden anlayışlar türetti.
Ve ne acıdır ki!
İslami milliyetçiler şimdilerde; Gazze'ye dua seanslarını düzenleyip Mehmetçik Gazze'ye" sloganlarını atıp, mitinglerde “sapan” gösterirken, diğer taraftan İsrail’le ticareti en üst seviyeye taşımanın vicdani rahatlığı içinde günlerini gün, siyasetlerini hileyle, iktidarlarını daim kılmanın sevinci içindeler.