Ölümler ülkesiyiz.
Kimsesiz çığlıkların her geçen gün daha çok arttığı bir ülkeyiz.
Öldürüyoruz, ölüyoruz.
Kadınları öldürüyoruz.
Gençleri öldürüyoruz.
Anneleri çığlıklarıyla birlikte kurşunluyoruz.
Ve çocukları, o büyük, kocaman ellerimizle boğuyoruz.
Çuvala koyup bir derenin kenarına koyuyoruz.
Üzerini koca taşlarla örüyoruz.
Küçücük bedenini azgın sulara bırakıyoruz.
Olayın üzerinden günler, saatler geçiyor derken küçük canımızı,
Narin’imizi buluyoruz.
Bir dere kenarında kocaman taşların arasında.
Canilerin elleri o incecik boğazına yapışmış ve boğulmuş bir halde...
Sonra o küçük bedeni toprağın altına gömüyoruz.
Tabutunun üzerine telli duvak koyuyoruz...
Hem de bakanların, vekillerin, valilerin, devlet erkanının ve toplumun öncüleri eşliğinde.
Kameraların, fotoğrafçıların ve meraklı insanların iyi bir kare yakalama yarışına girdiklerini görüyoruz.
Etten sıyrılmış, kırıklarla dolu o küçücük bedeni toprakla buluşturuyoruz,gömüyoruz.
Elinde elif ba'sı ile çıktığı Kur'an kursundan, evine, yuvasına, annesinin şefkatli kollarına koşarken;belki de o kollarda başkalarını gördü ve gördükleri küçük kızın sonu oldu.
Başkaları duymasın diye nefesiz ve kelimesiz bırakıldı.
Koca eller o küçük nefes borusunu sıktı ve can bedenden çıktı.
Çocuğa ve kadına yönelik şiddet, cinsel sapkınlıklar, kirli ve karanlık ilişkiler; toplumsal çürümüşlüğün bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
Narin kızımızın ölümü de bunun ne ilk ne de son örneği olacak.
Şimdi soruyoruz;
Küçük, avuç içi kadar bir köyün içinde bir çocuk kayboluyor ve günlerce bulunamıyor.
Bulunduktan sonra da büyüklüğü ile övünülen, bu ülkenin “Emniyeti, Yargısı ve Yöneticileri” nasıl olur da faili bulamaz, cinayet sebebini günlerdir kamuoyuna açıklayamaz.
Cani, katil her kimse; annesi, amcası, abisi, akrabası, köylüsü nasıl olur da tespit edilemez. Neden her şey kamuoyuyla paylaşılmaz ve neden en ağır cezaya çarptırılmaz bu insanlar.
Bu vahşi, ahlaksız cinayetin acısıyla toplumda bir infial yaratılmışken; 8 yaşındaki çocuğun tabutuna gelinlikli telli duvaklı süslemekte ne oluyor?
Cesedi dere kenarına götürüp, üzerini taşlarla kapatıp sonra da namaz kılmakta ne oluyor?
Bu nasıl bir zihniyet?
Bu nasıl bir insanlık ?
Bu nasıl bir inanç ?
İktidarın bütün nimetlerinden on yıllardır faydalanan, zenginleşen, diktatörleşen bu aile ve özellikle katil, cani bu Amca müsveddesinin binlerce hektarlık araziler üzerine kurduğu kirli ilişki ağları nasıl olur da tüm şeffaflığıyla açığa çıkarılmaz?
Ensarioğlu'nun; "Tanıdığım çok iyi bir ailedir" sözüyle zihinsel olarak bu cinayete ortaklığı tescillenmişken, bu kirli ilişki ağı nasıl olur da açığa çıkarılmaz?
Bölgede devlet-iktidar yalakası olmak her şeyi yapabilmek anlamına gelmemeli ama geliyor işte.
İktidar ve Ensarioğlu dostu olan bu köyün son seçim sonuçları belki bir çok şeyi açıklar.
154 seçmeni olan köyde; AKP 100, HÜDAPAR 16, YRP 3 ve 2 oy da Saadet Partisi almış.
Geri kalan 32 oy ise DEM Parti'ye gitmiş.
Bu tablodan da anlaşılıyor ki; iktidar yanlısı olmak her şeyi yapabilirim, rahatlığını net olarak ortaya koyuyor.