Şimdilerde muhalif görünümlü Ahmed Davutoğlu’nun “Emeviye camiinde namaz hayali… Selahattin Eyyubi’nin mezarında buluşma” vaadiyle başlayan ve sertleşen Suriye politikası,
“Katil Eset’ten Kardeşim Esad’a” doğru bir yumuşama havasıyla, ''sıkılan yumruklar yerine tokalaşan ellere'' evrilen yeni bir Suriye politikasına dönüştü.
Haziran ayının ortadında BRİCS+ toplantıları için Moskova’ya giden Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Suriye’deki gelişmeler üzerine yaptıkları görüşme hem ülkemizde hem de dünya basınında geniş yer buldu ve dikkat çekti.
Daha sonra Esad’ın Suriye'nin Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeyi amaçlayan tüm girişimlere açık olduğunu vurgulaması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Suriye ile diplomatik ilişki kurulmaması için hiçbir neden olmadığını” dile getiren ifadeleriyle normalleşme sürecinin başlangıcı olarak yeni ve rasyonel bir dış politika izleneceği havası esmeye başladı.
Bütün bu diyalogların altında yatan asıl meselenin, YPG’nin devletleşme girişimi ve uluslararası tanınma anlamında atmak istediği bir takım adımları engelleme girişimi olduğu, buna karşılık ise ülkedeki Suriye vatandaşlarını o bölgeye gönderme - yerleştirme politikası olduğu artık biliniyor.
Türkiye bu normalleşme girişimi üzerinden yeni bir dış politika üretmeye çalışırken oyunun asıl kurucuları kendi politik dünyalarında yeni bir hamleyle yeni bir oyunun işaret fişeğini patlattı bile.
Suriye’de oyun değişiyor, hakkimiyet savaşı başlıyor!
ABD ve RUSYA arasında başlayan alan ve devlet hakimiyet savaşı, YPG’ye bölgesel yeni statülerin verilme çabası, Türkiye’nin yüzünü Rusya’ya çevirmesine PUTİN'in direktifiyle Erdoğan-Esad görüşmesi ve kardeşliği üzerinden yeni bir görüşmeyi kaçınılmaz hale getirdi.
ESAD ‘Türkiye işgalci! ’ diyor ve Suriye topraklarından çıkılmadığı müddetçe görüşmeyeceğini söylüyor.
Bu gelişmelere bakılırsa Rusya ve İran öncülüğünde Erdoğan ikna edilerek Türkiye’nin Suriye topraklarından çıkacağı, sığınmacıların da Suriye’ye asıl topraklarına döneceği konusunda anlaşıldığı, görüşmelerin hız kazanacağı ve olası Erdoğan -Esad kardeşliğinin başlangıç noktasının bu olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Peki Erdoğan- Esad kardeşliğine ABD’nin tavrı ne olacak?
ABD’nin Suriye’nin kuzeyi ile ilgili hesaplarından asla vazgeçmeyeceği, “YPG’ye verilecek statü konusunda geri adım atmayacağı, ABD’nin desteğiyle İsrail’in savaşı genişleteceği, LÜBNAN’a saldırının an meselesi olduğu ve sonraki aşamanın SURİYE olacağı, bütün bu gelişmeler ışığında Türkiye’nin daha rasyonel bir dış politikayla ESAD’ın kardeşliğine ihtiyaç duyduğu bilinmeli.
Kayseri ve sonrasında değişik illerde mülteci avı girişimi Suriye’de Türk varlığı ve bayrağını hedef alan saldırılardan anlaşılacağı üzere egemen güçlerin Suriye ve Ortadoğu politikaları şunu gösteriyor ki daha çok kan akacak ve yeni statülerle yeniden haritalar çizilecek. Yeni kardeşliklerle yepyeni düşmanlıkların gün yüzüne çıkacağı bu süreci bir yeni savaşlar silsilesi olarak görebiliriz.
ABD, Rusya, İran, Suriye rejimi ve Türkiye ile beraber hareket eden bir takım gruplar, kuzeydeki yeni statüyle alan hakimiyetini elinde bulunduran güçler, radikal dinci terör örgütleri ve yerel aşiretler olmak üzere onlarca plan ve hesapların birbirine karıştığı bir süreç önümüzde durmakta.
Son olarak;
Ekonomide de iç politika ve dış diplomaside de normalleşme ve yumuşama havası belliki önümüzdeki süreçte en çok ihtiyaç duyacağımız yöntem olacaktır.