Elli yılı aşkın süredir animasyon dünyasının içinde bir sihir yaratan Hayao Miyazaki, Japon manga ve anime sanatçısı.
Dünyanın ilk renkli, uzun metrajlı animasyon filmi Hakujaden’i izleyip çok etkilenen Miyazaki, animasyona ilgi duymakla kalmamış; aynı zamanda çizgi roman çizeri olmaya karar vermiş.
Yakın çalışma arkadaşı, Isao Takahata ile Stüdyo Ghibli ismiyle bir animasyon stüdyosu kurmuş.
**
Animasyon filmlerinin başarılarıyla önce Uzak Doğu’da sonra Batı dünyasında animasyonun en büyük ustalarından biri olarak görülen Miyazaki dünya çapında da ilgi gördü.
Öyle ki ismi, kendisi ne kadar karşılaştırılmaktan hoşlanmasa da Amerikalı Walt Disney, Steven Spielberg ve Orson Welles gibi isimlerle karşılaştırılmaya başladı.
Başarısını arşa sabitleyen Miyazaki Time dergisinde dünyanın en etkileyici insanları listesinde yer alıyor.
**
Bu başarılarını aldığı ödüllerle taçlandıran Miyazaki, 2002 yılında Oscar Ödülü’nü kazandı. Ruhların Kaçışı filmiyle de Berlin Film Festivali'nde ödül aldı.
Türkiye’de ise Miyazaki'nin Isao Tahakata ile beraber yaptığı Heidi dizisi yıllarca izlenmiş ve beğenilmişti.
60 yaşını geçmiş olan Miyazaki’nin başarısının sırrı Japon ‘Ikigai’ yani varlık nedeni yaşam felsefesi üzerine kurulu.
Her yeni güne başlarken işine olan aşkını hayalleriyle harmanlıyor, filmlerinin çizimlerini ilmek ilmek işliyor.
**
Peki Miyazaki’nin filmlerinin bu kadar izlenmesi ve beğenilmesi sadece çok çalışmasından ve çizimlerinin iyi olmasından mı geliyor. Miyazaki, Gakushuin Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler ve ekonomi okurken üniversitenin Japon imparatorluk ailesiyle yakın olması sebebiyle Marksist düşünceden etkilendi. Filmlerinde bu etkileri bolca görüyoruz.
Japonya’nın yeniden ayağa kalkma, ulusça kalkınma ve ekonomik kalkınma serüvenlerini sıkça işlemiş. Filmlerine serpiştirmeyi en sevdiği öğeler ise uçan makineler, uçan balonlar, uçan arabalar, uçan süpürgeler, yürüyen şatolar ya da uçmakla alakalı her şey.
**
Miyazaki pek çok kez gözlerinin çok yorulduğunu ve ellerinin eskisi gibi çalışmadığını söyleyerek direktörlüğü bırakacağını söylemiş, emekliye ayrılmak istemişti. Ancak mevcut işleri bir türlü bırakamadı. Belki işine olan aşkından belki de Stüdyo Ghibli’nin ona ihtiyacı olduğundan bırakamadı.
Uzun metrajlı film yazıp çizmeyi bırakacak olsa da kısa yapımlar üzerinde çalışmaya devam etmeyi ve senaryo yazmayı bırakmayacak. Yine de yakın bir gelecekte emekliye ayrılması çok muhtemel.
Miyazaki yazıp yönettiği filmlerinde sevginin iyileştirici gücünü, birlik olmanın muhtemel sonuçlarından biri olan zafer duygusunu, cesaretin içten geldiğini, başarının zorluklardan doğduğunu yavaş yavaş yükselen okyanus dalgaları gibi yazmış. Her filminde kendimizden bir şeyler bulmamak imkânsız. Yoksa bu kadar sevilmesinin başka açıklaması olamaz.