Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en derinlikli siyasal, insani ve toplumsal sorunlarını sofistike bir şekilde içerisinde bulunduğumuz bu günlerde yoğun bir biçimde yaşamaktadır.
Türkiye’yi yöneten siyasi otorite ülkemiz için her yönüyle yaşamsal önem arz eden sınır komşularımızla olan ilişkilerimizi önceleri sıfır sorun olarak tanımlamış sonraları ABD’ ye olan olağanüstü aşk(!) sınır komşuları ile olan sıfır sorun politikalarını karşılıklı rejim devirme ve ülke bütünlüklerinin yok edilmesine yönelik sonu belli olmayan iç savaş ve mezhep çatışmalarına kadar ürkütücü ve bir o kadar da tehlikeli mecralara kadar sürüklemiştir.
Türkiye’yi bu denli zora sokan sınır komşuları İran, Irak ve Suriye ile kanlı bıçaklı yapan, misak - i milli sınırlarının bölünüp parçalanması noktasında PKK şeytanlarını bu ülkenin başına musallat eden küresel güç ABD’dir. Türkiye’yi yöneten siyasi otorite, ABD tarafından başına örülen PKK ve İran, Irak, Suriye çorabının ülkeyi daha nereye götüreceğinin farkında ve bilince değildir.
Sayın Başbakan birkaç gün önce bir televizyon programında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Türkiye’nin bir “Kürt Sorunu” yoktur, bir “Terör Sorunu” vardır, diyerek müzakere sürecinin de sona erdiğini belirterek kiminle teröristi kucaklayanlarla mı (BDP kastediliyor) müzakere edeceğiz demiştir. Sayın Başbakan’ın yıllar sonra da olsa PKK gerçeğini pragmatik bir düzlemde değerlendirmesini bir kazanç olarak kabul ediyoruz.
Milli Türk Devletimizin Yekpare konumu ABD ve küresel emperyalist devletler tarafından derinliği olan sıcak bir tehdit altında bulunmaktadır.
Türkiye’nin siyasal resminin özeti genelde bu merkezde iken, ülke toplumsal olaylar ve insani değerler açısından adeta kendi kıyametini yaşamaktadır. Her gün memleketin bir köşesinden sayısız kadın cinayet haberleri, 13, 14 yaşlarındaki masum kız çocuklarımıza toplu tecavüz olayları, maganda kör kurşunlarına hedef tahtası olan masum melek yavrularımız, karşıdan karşıya geçerken otomobilin, kamyonun, tırın altında kalan genç bedenler,,,
Trafikte yol verme tartışmaları sonucu öldürülenler, yan baktın, omuz attın cinayetleri, ya benimsin ya kara toprağın cinayetleri, belediyelerin açtığı çukura yada açık bırakılan rögara düşüp ölen suçsuz günahsız insanlar… bu insanların hepsi ama hepsi insana acı veren, korku veren, ürküten bir siyasal iktidarın yönettiği bu ülkenin insanlarıdır.
Isparta’da zavallı, kimsesiz, garip bir kadına hayvanların hayvanı çukur bir yaratık zorla tecavüz ediyor ve daha sonra bunu şantajla devam ettiriyor ve bunu da köy meydanında , köy kahvesinde anlatıyor. Kanun nerede? Yok… sonra bu zavallı bu masum kadın o çukur adamın cezasını kendi elleriyle veriyor. Çünkü, devlet Anadolu’nun orta bir yerinde masum, zavallı vatandaşının can ve namus emniyetini sağlayamıyor, onu kendi kaderine bir başına ve kimsesiz olarak kaderine terk etmiş.
Bu ülkenin bir köşesinde Mardin’de 12, 13 yaşlarındaki kız çocuğu bir yavrumuza 15, 20 çukur adam haftalarca, aylarca tecavüz ediyor, olay yargıya intikal ediyor ve süreç tam 8 yıl sürüyor. Sekiz yıl sonunda adalet küçük yavrunun o fiili kendi isteği ve arzusu doğrultusunda ve bir zorlama olmadan yaptığı hükmüne varıyor ve o şekilde karara bağlıyor. Mardin’de ki “N.Ç” yi sonra Siirt’te ki “N.Ç” ler, Bursa’da ki “N.Ç” ler, Adana’da ki “N.Ç” ler, İzmir’de ki “N.Ç” ler ve Sakarya’da ki “N.Ç” ler takip etti. Benzer olayların tamamında yargı kararlarını Mardin’deki “N.Ç” içtihatları doğrultusunda verdi(!)
Burası… Kadınların kurbanlık koç gibi yol ortalarında boğazlanarak delik deşik edildiği, 13, 14 yaşlarındaki masum kız çocuğu yavrularımıza 15, 20 çukurlaşmış hayvanın toplu tecavüz ettiği bunların tahliyesinde alkışlandığı, maganda kurşunlarıyla ya da fındık kabuğunu doldurmayan tartışmalar sonucu insanların zevk için, keyfi olarak öldürüldüğü, karşıdan Karşıyaka geçerken bir aracın altında kalarak ölme ihtimalinizin yüzde elli olduğu bir ülke Türkiye’dir.
Bu ülkeden ve bu ülke insanından, yeniden insan olabileceğimiz , düzelebileceğimiz ve toplumun diğer fertlerini de kendi ailemizden biriymiş gibi görebileceğimiz yönünde hiç ama hiç umutlu değilim, çünkü… “ÇÜRÜMÜŞ, KOKUŞMUŞ, KİRLENMİŞ BİR TOPLUMDA BİR ÜLKEDE TÜRKİYE’DE YAŞIYORUZ
Yorumlar
Kalan Karakter: