Artık polis şiddetiyle ilgili bir şey yazmak istemiyorum.
Artık vatandaşa uygulanan baskı, şiddet, ölümlerle ilgili bir şey yazmak istemiyorum.
Kendimi tekrar ediyormuşum gibi geliyor ama dayanamıyorum.
Geçenlerde Küçüksaatte zabıtaların bir işportacıyı darp ettiklerine şahit oldum. “Polis yetmedi zabıtalar başladı” diye yazacakken “Kendimi tekrar etmeyim” diye düşünüp vazgeçtim.
Yine geçen hafta Ali Sepici Bulvarı civarında “Yunus” olarak tabir edilen bir motosikletli polisin,scooter üzerindeki 2 tane çocuğu (yaşları 13-14) motosikletler hareket halindeyken silah doğrultup durdurduğunu gördüm. Zeki ve çevik olduğu kadar silah kullanmayı da seven Yunus’umuzun gerekçesi de ehliyetsiz olmaları. “Çocuk Onlar Çocuk!” diye yazacakken yine kendimi tekrar etmeme düşüncesiyle vazgeçtim.
Ama ekranlara yansıyan son olaydan sonra dayanamadım. Kendimi tekrar etmek önemli değil artık; çünkü polisler şiddetleriyle her an kendilerini tekrar ediyorlar.
İzmir Karabağlarda bir polis, bir mahallenin gözü önünde ve çevresinde 10’a yakın polis arkadaşı varken; elinde ölümcül bir silah sandalye (!) olan vatandaşı bir an tereddüt dahi etmeden silahını ateşleyip öldürüyor. Yaralı üç kişi de cabası. Hemen yanı başındaki diğer polisler ellerinde biber gazıyla beklerken üstelik!
Nerden bakarsanız bakın, hangi açıdan değerlendirirseniz değerlendirin elle tutulur bir yanı yok bu olayın. Polise karşı ne bir tehdit ne de polis ile vatandaş arasında silahların eşitliği var.Hakkında söylenecek çok şey olduğu gibi aynı zamanda söylenecek pek de bir şey olmadığı ortada olan bir olay açıkçası. Hedef gözeterek, soğukkanlılıkla işlenen bir cinayet var ortada sadece. Boş yere ölen bir genç ve bir katil var…(Aynı Karabağlarda geçen yıl bir kadın karakol içerisinde öldüresiye dövülmüştü. Hatırlansın unutulmasın bunlar!)
Bununla da kalmıyor olanlar. Bir emniyet müdürü çıkıp Facebook hesabından katili tebrik ediyor. Aynen şu şekilde hem de; "Helal olsun sokak ortasında dayak yiyip de üniformayı rezil etmediniz. Ölen ve yaralanan köpeklere Allah'tan rahmet dilemiyorum." Çok şey birikiyor içimde. Görüntüleri izledikten sonra bir de bu açıklamayı okuyunca tutamıyorum artık kendimi. Bu insanlık değil! Behzat Ç.’yi polis teşkilatını kötü gösteriyor diye eleştiriyorlar. Behzat Ç. Melek bunların yanında!
Şu son bir yılda polisler tarafından öldürülen insanları sayabildiniz mi peki? Ben artık kaçırdım ipin ucunu sayamıyorum. Sayarken anne karnında tekmelenerek katledilen ceninleri de saymayı unutmayın ama.
Anlamıyorum. Anlayamıyorum. Neden bu ülkede kanunlar var? Ceza hükümleri neden getirilmiş? Bu kanunları uygulamak için hâkim ve savcılar neden var? Çıkarsın herkes cübbelerini… Hâkimi, savcısı, avukatı da… Nasıl olsa polis gerekli cezayı veriyor; bizlere ne gerek var!
Benzer olay 2008 de Yunanistan’da meydana gelmişti hatırlayın. O beğenilmeyen Yunanlar öldürülen o gençiçin ülkenin altını üstüne getirmişlerdi. Orada tetiği çeken polis müebbet, yanındaki çalışma arkadaşı ise engel olmadığı için 10 yıl hapis cezası aldı. Bizde ne olacak peki? Ezber bozulsun artık bizim ülkemizde de. Hak ettiği cezayı alsın herkes!
"Kölelikten beter bir şey var; o da köleden geçilmeyen bir yere özgür insanların memleketi deyip çıkmaktır."Demiş Diderot zamanında. Ne kadar da doğru demiş. Özgürlük masalıyla kandırıyoruz kendimizi sadece.
Yaşama Hakkımız bile alınıyor elimizden bizi koruması gereken insanlar tarafından.
Özgür değiliz…Korku içindeyiz… Çünkü Ahmet Kaya’nın dediği gibi; “Yasal mermisiyle bir komiser yaklaşmakta”.
Yorumlar
Kalan Karakter: