Medeniyetin başkenti, binlerce güzel yemeğin ev sahibi Hatay…
Hatay’ın güzelliği dillere destandı. Yemeklerinden bahsetmiyorum bile fakat Hatay’ı Hatay yapan başka bir şey vardı. Müslüman, ateist, Hıristiyan hep bir aradaydı Hatay’da…
Hepimiz bir arada mutlu mesut yaşıyorduk. Birbirimizin dini bayramlarını kutlardık… O dine inanmasak bile kutlardık, saygımız vardı o dinin insanlarına…
Sonra bir deprem oldu. Müslümanımız da, ateistimiz de, hıristiyanımız da enkazların altında kaldı…
Yıllarca bir arada yaşayan farklı dinlerin güzel insanları yine beraber öldü… Geriye hepimize bir acı bıraktılar. Biz tüm Hatay’a ağladık aylarca sadece insanlarına değil… Yıkılan o güzel yerlere de ağladık.
Meryem Ana Ortodoks Kilisesi, İskenderun Latin Katolik Kilisesi, Antakya Protestan Kilisesi, Antakya Azizler Petrus ve Pavlus Rum Ortodoks Kilisesi, Antakya Sinagog'u ve Habib-i Neccar Camii ve daha nicelerine oturduk günlerce ağladık…
Sonra toparlanmamız gerektiğini düşündük. Hayat devam ediyordu, eskisi gibi asla olamayacaktık bunu biliyorduk. Ama yaşamak zorundaydık. Kalanlarımızın burayı yeniden inşa etmesi gerekiyordu. İlk zamanlar sürekli gelen yardımlar bir süre sonra kesilmeye başladı ve şimdi Hatay’da ki insanlar en temel ihtiyaç olan su için bile saatlerce sıra bekliyorlar…
Bu muydu Hatay’ın kaderi? Bu muydu hak ettiğimiz? Biz umutlu insanlardık gencimizden yaşlımıza herkesin içinde bir umut vardı… Fakat şimdi küçücük çocuklarımızın bile dilinde Hatay eskisi gibi olamayacak sözleri dönüyor. Fakat pes etmeyeceğiz umudunu yitiren tüm çocuklarımızı, annelerimizi, babalarımızı, ninelerimizi, dedelerimizi yeniden umutlandıracağız…
Her şeye, herkese ve tüm olaylara rağmen Hatay’dayız. Vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz…
Hataylıların sözü ile yazımı bitireceğim. ‘Bir Hatay vardı, bir Hatay gene var!’
Yorumlar
Kalan Karakter: