Sınırda yeterli güvenlik tedbirleri alınmadan, tel örgülerin çok yakınında, "Rock konseri” düzenlenmesi, HAMAS militanlarının çok rahat bir şekilde saldırması sonucunda öldürülen ve esir alınan sivilleri, bu günlerde büyük bir titizlikle işlenen suikastlerin planlayıcısı ve mimarı “MOSSAD”ın bilmemesi, ihtimal dahilinde mi?
"Tabi ki Hayır”
Peki bu bir tuzak mıydı? Kesinlikle evet.
İran-Hamas-Hizbullah ve Yemen’deki Husiler bu tuzağa düştüler mi, savaş artık kaçınılmazsa evet bu tuzağa düştüler…
Bu saldırı, Büyük Ortadoğu Projesinin -BOP- bir parçasıydı. Bu bir millattı.
"7 Ekim" saldırısı büyük bir incelikle, kaç kişinin öleceği hesaplanmadan, ucunun nereye gideceği endişesi olmadan; tıkır tıkır işleyen, büyük bir planın ve olası bir savaşın ve sonucunda hayal edilen vadedilmiş toprakların ele geçirilme planı ve projesiydi.
Hamas’ın başlattığı 7 Ekim saldırıları, Netanyahu’ya sadece Hamas’ı yok etme, Gazze’yi cehenneme çevirme imkanı sunmadı, aynı zamanda vadedilmiş toprakların kapılarını da sonuna kadar aralamış, olası büyük bir savaşla hem İRAN’ı hayalet bir ülkeye çevirme hem de bölgeyi yeniden dizayn etme; yeni sınırlar, yeni devletler ve Ortadoğu’nun göbeğine büyük bir kaosu bırakma imkanı tanıdı.
Arap baharıyla birlikte bölgede, büyük bir istikrarsızlık, iç savaşlar ve ekonomik krizle boğuşan ülkelerin, olası muhtemel savaşı kaldırabilecek ne mecalleri var ne de ekonomik durumları buna müsait. Tarafsızlık durumu ise onları tam anlamıyla bertaraf edecek.
“İsrail egemenliğimizi ihlal etti. Onurumuzu çiğnedi. Cezasız kalmayacak." diyen İRAN ne yapacak?
İSRAİL faşizminin pervasızca işlediği suikastleri ve son olarak Haniye’nin şehit edilmesine, İRAN sessiz kalamaz/kalmamalı. Kalırsa, sıradaki hedef dini lider Hamaney ve bölgedeki İsrail karşıtı tüm liderler olacaktır.
İran, başta nükleer fizikçi mühendislerini, ardından "Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Komutanı Ebu Mehdi el-Mühendis'i", şüpheli bir Helikopter kazasıyla ölen Cumhurbaşkanını ve nihayetinde İsmail Haniye ve Hizbullah komutanı Fuat Şükrü suikastleri; aşama aşama uygulanan bir projedir, savaş başlangıcıdır. İntikamları alınmazsa sonraki hedef İRAN’ın dini lideri, “Ali Hamaney” olacaktır.
“İSRAİL” tarafından işlenen son suikastler, ABD savaş filosunu İran sınırına dayaması, diğer tarafta Rusya’nın, Çin ve Kuzey Kore’nin İran’a desteğini açıklaması, Rusya’dan Türkiye üzerinden Tahran havalimanına büyük kargo uçaklarının inip kalktığının söylenmesi, hava savunma sistemini İran’a yerleştirmesi; büyük ve korkunç savaşın ayak sesleri olarak görülmektedir.
Korkaklıkla, çaresizlik arasındaki ince çizgide yürüyen İRAN ile saldırgan, gözü dönmüş, planlanmış ve projesini hayata geçirmek için herşeyi yapmaya hazır terörist İsrail ve müttefiklerinin savaşı kaçınılmaz görünmekte.
Türkiye bu savaşın neresinde olacak ya da olmalı mı?
Türkiye, İsrail faşizmine haklı olarak karşı çıkmalı fakat dozunu iyi ayarlamalı. Yanıbaşımızda korkunç bir savaş planı, aşama aşama hayata geçiriliyorken ve plan istedikleri gibi işliyorken; Türkiye’nin sessiz kalması tabi ki, felaket olur. Sessiz kalmaması ve ayarında tepkiler yerine “BİR GECE ANSIZIN” masalları anlatılırsa, ısrarla savaşın içine çekilme gayretine yenik düşer ve bu daha büyük bir felaket doğurur.
Ayarında bir tepkiyle, muhtemel bir savaşın parçası olmadan, yeni bir mülteci akını karşısında şimdiden tedbirini almalı. 85 milyon nüfuslu İran’dan gelecek mülteci sayısı 5 milyonun üzerinde olur ve bu ülkedeki dengeliyi de ekonomiyi de felç eder .
Ülkede bulunan ABD’de üslerini kapatıp, hem dinsel açıdan Müslüman kardeşlerinin vurulmasını engellemek hem de NATO müttefiki ABD ile sorun yaşamadan bu savaşın dışında sınırlarını üst düzey bir korumayla güvende tutmak zorunda, aksi halde Arap-Fars ittifakıyla Yahudi İsrail ve Hristiyan ABD savaşının en çok zarar göreni olacaktır.
Irak savaşının ve Arap baharının en büyük kaybedeni olduğumuz gerçeği önümüzdeyken bunları göz ardı edemeyiz.