Partilerin; reytingi yüksek, bilgisi yetersiz, bilimsel algısı düşük, takım elbiseli, gömleği beyaz ama ruhu, zihni ve yaşamı sorunlu adaylarla dolu.
Muktedirler seçmenin önüne kimi koyarlarsa onları seçmek zorunda bırakılmaları yetmiyor gibi parti liderlerinin işaret ettiği kişiyi seçmeye mecbur bırakılan seçmenler...
Yani iki dudak arasına ve olmayan vicdanlarına sıkışmış demokrasiye mahkum bırakılıyoruz.
Yerel yönetimlerde; akademi modelini ortaya koyacak ve bu şekilde kentleri yönetecek, bilimsel akılla modern yaşam alanları inşa edecek adaylara siyasi parti ayırımı yapmaksızın şehirlerimizin ve bizlerin ihtiyacı var mı dersiniz?
Evet. Bence kesinlikle var.
-Kentsel ve şehir planlamasından anlayan,
-Çevre tasarımı bilen ve estetik algısı gelişmiş,
-İçme suyu, altyapı çalışmaları ,yağmur suyu, ulaşım,yeni imar alanları dahil olmak üzere birçok kentsel planlama konusunu bilgi sahip,
-Yerinden yönetim ve yerinden dönüşüm konusunda bilimsel çalışmalar yürüten,
-Halklarla birlikte yönetim modelini ortaya koyacak anlayışı olan,
-Liderlerin emir eri olmayan,
-Kentsel rantların ve kamu varlıklarının yağmalanmasına engel olan,
-Siyasetin karanlık dehlizlerinde kaybolmayan,
-Ekolojik önemi farkında olan ve doğayı rant ve sermayeye kurban etmeyen,
-Yeşil denilince aklına dolar gelmeyen,
-Çalmayan, sadece bir dönem namusunu, şerefini ve onurunu ranta, paraya ve mafya gruplarına değiştirmeyen idareciler istiyoruz.
Halk için ve hakkaniyet ile hizmet eden, modern kentlerin inşaası için, bilimsel yönetim anlayışı için, depreme dayanıklı konutlar için, ahlakı, erdemi, liyakatı esas alan, fark yaratacak bir toplumcu belediyeciliği tercih edecek başkanlara ihtiyaç var. Hem de hiç olmadığı kadar...
Bu anlayışla yönetecek yöneticileri, bu halkların önüne çıkaracak siyaset mekanizması var mı peki?
Tabii ki HAYIR.
Yine popüler adayları kapma yarışı; sorunlu aday profilleri, halktan kopuk siyaset simsarları, para baronlarının, sporcuların şımarık siyaset merakı, partiler arası aday transferleri,küsen solcuların milliyetçi sağa kaymaları... sonuç hep kirli.
Seçim öncesi ülkenin durumu şu; ahbap çavuş ilişkileri, hemşehri kayırma, arkadaşcılık oyunlarının oynandığı bir sahne. Hacivat ve Karagöz sahnede...
Keza, siyasi geçişkenliklerin üst seviyede olduğu yani siyasi ilkesizliğin, ahlaksızlığın yaygınlaşıp solun sağa kaydığı, istifaların havada uçuştuğu bir seçim arefesinde seçmene dürüst siyasetten söz eden var mı? Varsa bile buna inanacak seçmen var mı? Yok ama tıpış tıpış sandığa gidecek milyonlarca insan var.
Türkiye’de siyasi partiler kanunu değişmedikçe, liderlerin güdümünde mevki makam belirlendikçe, nitelik ve liyakat esas alınmadığı sürece; seçim zamanı sadece bir tiyatrodan ibaret kalır ve demokrasiden, seçme ve seçilme hakkından, hizmetten, halk için hakça adaletten söz edenlerin utanmazlıkları yanlarına kâr kalır.
İktidar bloğunun seçimlerden sonra iyice sertleşeceği bilinmekle birlikte, hukuki, idari, ideolojik ve siyasi saldırıların çoğalacağı da aşikar.
"Oy vermezseniz, bizden size hizmet gelmez," tehditlerinin gölgesinde seçmene sandığı gösteren bu anlayışla ülke seçimini yapmak zorunda bırakılıyor.
Dağınık, ne yaptığını bilmeyen, her kafadan ayrı bir sesin çıktığı ana muhalefet/CHP ile küçük Asena'sı İYİ Partinin, siyaset tarihinin çöp sepetine atılacak Deva’nın ve Geleceğin, Saadet’in ve diğer siyasi partinin son seçimi olacak.