fotoğraf; ışıkla çizgi çizme sanatı
açık, orta ve koyu ton değerlerini verebiliyorsan ustasın
yüz kareden biri seni hayran bırakıyorsa iyisin
bin kareden üç fotoğraf çıkarabiliyorsan artık kendini aşmışsın
***
sadece deklanşöre basmakla bitmiyor
kaliteli fotoğraf çekmek ustalık istiyor
romanı bir kareye sığdırmak gibi
bir kareyle dünyaları anlatmak gibi
hangi açıdan nasıl bir duruşla çekileceğine karar vermek, gerektiğinde karşındakinin duruşunu değiştirmek senin elinde
fotoğraf sanatçısı olmak; iyi bir şiir yazmaktır, iyi bir tiyatro seyircisi olmaktır, değerli bir ressam olmaktır ve en önemlisi iyi bir okur olmaktır
yani yaşamı iyi okumaktır
diğer sanat dallarıyla barışık yaşamıyorsan fotoğrafçı olamazsın
***
daha çok gençti
daha çok ustalar yetiştirecekti, derken
mesut yavuz ayrıldı aramızdan
veda ederken anlattıklarının özetiydi yukarıda yazdıklarım
devlet tiyatrosu sahnesinde son kez dostlarıyla buluştu
sinevizyonda onu seyrederken sevgiyi dostluğuyla yoğuran değerli bir insanı ve bir fotoğraf dehasını kaybetmenin acısıyla sarsıldım
o sadece bir fotoğraf sanatçısı değildi aslında
ona, ‘fotoğraf sanatçısı’ demek anlamsız kalırdı, onun insanlığın sanatçısı olmasının yanında!
***
bir mesut daha vardı cenaze töreninde
adına fotoğraf müzesi açılan mesut eray
adana sevdalısı, gençliğin fotoğrafçısı
mesut yavuz ile dostlukları eskiye dayanıyordu
1990’lı yıllarda devlet tiyatrosu sanatçılarının fotoğrafını mesut eray çekiyordu
sonra diğer mesut’a devretti
iki mesut, yaşamın her alanında yoldaş oldular
yolları hep sevgi kaldırımlarında kesişti
bizim üzerine basıp geçtiğimiz yaşamı onlar deklanşörleriyle tarihin altın albümüne tek tek yerleştirdiler
belki milyonlarca kez bastılar deklanşöre
belki on binlerce kare bıraktılar geriye
kim bilir kimlerin duvarını ya da masasını süslüyor onların çektiği resimler
***
mesut eray
mesut yavuz’dan 15 yaş büyüktü
diğer mesut’u genç yaşta kaybetmenin acısını içine sindiremedi
cenaze töreninde o da ağladı
bir dost kaybetmenin sancısıyla ağladı
hem de ‘babama söz verdim, ağlamayacağım’ diyen kızını dinlerken ağladı
***
mesut yavuz’un eşi de çok sarsıldı
öyle bir ağlıyordu ki, her sarılanın omuzlarına dökülüyordu gözyaşları
hıçkıra hıçkıra ağlıyordu
biricik eşinin fotoğrafına sarılıp
‘gitti canımın cananı’ dercesine!
***
dostları yalnız bırakmadı mesut yavuz’u
omuz omuza çalıştığı gazeteci arkadaşları
fotoğrafıyla yaşattığı yoldaşları
devlet tiyatrosu sanatçıları
eşi, dostu, akrabaları
sahneden mezarlığa kadar…
kürek kürek toprak attılar
kuru toprağı gözyaşlarıyla ıslattılar
***
ve veda vakti geldi mezarda
mesut yavuz’un yüreği yaralı eşine bakıp, ‘öyle ağlıyorsun ki, görünce canım yandı. keşke o mesut ölene kadar ben öleydim’ diyen mesut eray çevresindekileri de ağlattı
çünkü…
iki mesuttan biri
artık yoktu!
Yorumlar
Kalan Karakter: