Adanmışlık ruhu ve hayat standardı
Yayınlanma :
10.11.2014 15:47
Güncelleme
: 10.11.2014 15:47
Öncelikle şunu ifade edelim ki, diğer ahlakî vasıflarda olduğu gibi adanmışlık mevzuunda da insanların hepsi aynı seviyede olmaz. Hatta mürşit en katı kalblere bile tesir eden baş döndürücü bir müessiriyete sahip bulunsa, yine de onun, irşat ettiği insanların hepsini aynı seviyeye çıkarması mümkün değildir. Çünkü verenin çok mükemmel vermesinin yanında, alanın da istidat ve kabiliyetleriyle verilenleri almaya müsait olması gerekir. Diyelim ki siz kocaman bir su tankeriyle muhatabınızın imdadına koştunuz, fakat onun elinde sadece bir kova var. Siz bütün tankeri boşaltsanız da kova dolduktan sonra geriye kalan su dışarıya dökülecektir. Bir şair bu durumu ne güzel ifade eder: “Herkesin istidadına vabestedir âsâr-ı feyzi” Yani ahz ü atâ, alıp verme kabiliyetlere göre cereyan eder.
Asr-ı Saadet’e bakıldığında da, müessiriyet mevzuunda zirveleri tutan ve her şeyiyle nur ve nuranî olan Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) etrafında yer alan sahabe-i kiram efendilerimiz arasında bile ciddî seviye farklarının olduğu görülür. Gerçi bizim gibi sıradan insanların, her birisi birer yıldız olan ve hangisinin arkasına düşersek düşelim hidayeti bulacağımız o nuranî zatları belli basamaklara yerleştirmesi ve seviyelendirmesi mümkün değildir. Bununla birlikte bir Hazreti Ebu Bekir veya bir Hazreti Ömer’le bir başka sahabînin aynı mertebede olmadığı da muhakkaktır. O halde diyebiliriz ki, sahabe-i kiram efendilerimizden her biri, ilahî tecellîlerin nokta-i mihrakiyesi olan Habib-i Kibriya Efendimiz’den kendi istidat ve kabiliyetlerine göre istifade etmişlerdir.
Böyle bir seviye farklılığı günümüz adanmış ruhları için de geçerlidir. Mesela onlardan bazıları ölmeyecek kadar bir gıda ile hayatlarını devam ettirebilecek durumda bulunsalar, hatta bazen aç ve susuz kalsalar bile, yine de kimseden bir şey istemez, hiç kimseye el açmaz ve yüzsuyu dökmezler. Ancak kimileri de bu seviyede bir fedakârlığa katlanamaz; yeme, içme ve rahat yaşama gibi zaaflardan dolayı istiğna düsturunu ihlal edecek tavır ve beklenti içine girebilirler. Keza bazı insanlar hayatlarını ciddi bir rabıta-i mevt şuuruyla geçirirken, daha başkalarında tul-i emel ve tevehhüm-i ebediyet duygusu hâkimdir. Geçen gün, halk ifadesiyle bir ayağı çukurda, yaşını başını almış birinin bir doktora giderek: “Kulağımıza bazı söylentiler geliyor. Acaba hakikaten ölümsüzlük iksiri diye bir şey var mı?” dediğinden bahsettiler. Hâlbuki bu yaşa gelmiş bir insanın tevehhüm-i ebediyete girerek bir süre daha yaşamayı arzulaması, kanaatimce rezalete talip olması demektir. Tûl-i emel duygusunun yani sonsuz arzu ve emellerle beraber hiç bitmeyen uzun bir ömür isteğinin insan tabiatında bulunduğu bir hakikattir. Fakat unutulmamalıdır ki, bu duygu öbür âlem için insana verilmiştir.
İşte diğer vasıflarda olduğu gibi adanmışlık mevzuunda da bazıları sürekli sizinle oturup kalktıkları halde yine de ruh dünyaları itibariyle sizinle aynı ufku paylaşamayabilirler. Bazılarının gözü dünyevî menfaatler açısından hep yukarıdadır. Bu sebeple onlar verilen maaş, paye veya mansıba kanaat etmez; etmez de belli aralıklarla maaşlarında farklılık, daha yüksek bir makam ve daha geniş dünyevî imkân isterler. İstedikleri makama ulaştıklarında da, bu sefer daha üstte bir makam araştırmaya başlarlar. Kanaatsiz olduklarından dolayı da bulundukları durumdan sürekli şikâyet ederler. Bu açıdan daha başta, adanmışlık dairesinde de olsa her zaman bu tür insanların bulunabileceğini bir realite olarak kabul etmek gerekir.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: