Mezhep çatışmaları
Yayınlanma :
10.11.2014 15:47
Güncelleme
: 10.11.2014 15:47
Irak'ta başlayan mezhep çatışmaları şimdi bütün bölgeye yayılma istidadı gösteriyor.
Belirtmek gerekir ki, çatışmalar sadece iç ihtilaflardan, tarihten gelen olumsuz mirastan kaynaklanmıyor, çatışmalarda uluslararası rekabet alanının Ortadoğu olarak seçilmesi önemli rol oynuyor. Özellikle Anglosakson güçler, İslam dünyasını "entegre edilmemiş boşluk" kabul edip, bölgeyi son bileşenlerine ayırıyor, her bileşeni diğerlerine karşı özerkleştiriyor, ona kendi üzerine kapanmasına yarayacak 'sert kimlik' kazandırıyor, sonra da her unsuru diğerleriyle çatıştırarak düzen vermek istiyorlar. Bölgemiz rengarenk bir bahçe gibidir, tarih boyunca farklı din, mezhep ve kavimlerden müteşekkil olarak büyük devletlerin siyasi ve idari şemsiyesi altında yaşamıştır; siyasi birliğin sağlanamadığı zamanlarda bile din, unsurların birbirleriyle barbarca çatışmalarının önüne geçebilmiştir. Bugün durum farklı, iki önemli sebep çatışma potansiyellerini artırmaya ve aktif hale getirmeye hizmet ediyor: Bunlardan biri, bölge içi farklı unsurların iktidar seçkinleri İslamiyet'i yeni bir toplumsal ve politik düzen kurucu referans görmekte zaaf gösteriyorlar. Diğeri dış güçlerin sonu felakete gidecek çatışmaları planlamada ve uygulamada sahip oldukları başarı katsayısının yüksekliği.
"Yaratıcı kaos" doktrini çerçevesinde sürdürülen mezhep çatışmalarında Amerikalılar başrol oynamaktadırlar. Mayıs-2007 yılında konuşan eski bir Iraklı subayın itirafları dudak uçuklatıyordu. Ajan provokatör şöyle diyordu: "Bir gün Şiilerin yoğun olduğu Azamiye'de bir Şii, ertesi gün Sadr kentinde bir Sünni'yi öldürüyorduk. Bu iş için Amerikalıların kurduğu bir 'kirli işler ekibi' var. Söz konusu ekip özellikle kalabalık pazarlarda bombalı araç patlatma konusunda uzman. Amerikan güçlerinin kullandığı en yaygın bombalı araç planı, Iraklılara ait araçlarda arama yapılırken bomba düzeneği yerleştirme şeklinde oluyor" (Yeni Şafak, 12 Mayıs 2007).
Karşılıklı olarak Sünni ve Şiilerin öldürülmesi, cami, türbe veya pazar yerlerinin kitlesel ölümlere yol açacak şekilde bombalanması belli bir doktrin çerçevesinde yürüyor. CIA'nın eski Ortadoğu bölge şefi Robert Baer'in bu konuda söyledikleri hayli ilginç: "Sünni-Şii savaşını tetikleyelim. Biz Amerikalılar niye ölelim ki! Bırakalım (Sünni-Şii) Müslümanlar birbirlerini öldürsünler" (Nilgün Cerrahoğlu, Cumhuriyet, 14 Nisan 2012.)
İşgalden bu yana Irak'ta yaklaşık 1 milyon insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan göçmen durumuna düştü veya kendi yurtlarında yer değiştirmek zorunda kaldı, yüz binlerce çocuk yetim, kadın dul. Bugün Irak fiilen üçe bölünüyor, bölünmeyi tetikleyen ana unsur mezhep ve etnik kimliklerin sert çekirdekler şeklinde birbirleriyle çatıştırılmaları. Fakat elbette mezhep ve etnik çatışma Irak'la sınırlı değil, Suriye sorununa bir çözüm bulunamazsa bu ülke de derin bir mezhep ve etnik çatışmanın içine sürüklenecek; bu çatışma Türkiye ve diğer bölge ülkelerini de içine alacak kadar ciddi ve tehdit edici.
Şu veya bu amaçla mezhep ve etnik çatışmaları derinleştirip sürdürenler, bilmeliler ki harap olduktan sonra Basra'yı kim ele geçirirse geçirsin, elinde iktidarını kullanacağı ne toprak kalır ne ahali. 2006'da Sünni ve Şii din adamlarını bir araya getirip "Kur'an-ı Kerim'e, Efendimiz'in hadislerine ve İslam dininin umdelerine dayalı olarak, Irak halkının tüm kesimlerine öldürme, katletme, insanları perişan etme ve insanlık suçlarının zincirleme yapılmasını önleme konusunda 'namus ve şeref sözü' vermeleri için" bir teşebbüs başlatan İKÖ Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, "Olup biten cinnettir ve bu vahim bir durumdur. Bu cinnet ve bu vahamet İslam tarihinde örneği olmayan bir hadisedir. 14 asırdan bu yana ilk defa böyle bir hadise oluyor. Bunu anlamak fevkalade zordur." diyordu. (Yeni Şafak, 6 Şubat 2007)
Evet, bu bir cinnettir, vahim bir durumdur. Aklı başında, dar siyaset penceresinden bakmayan sorumlu insanların bunu anlama, anlamlandırma ve çözüm yollarını gösterme gibi sorumlulukları var.
(20.04.2012 tarihinde www.zaman.com.tr adresinden alınmıştır)
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: