Uzun yıllar önce , mevsimler normal iken yani, sonbaharda en çok yağmurun altında yürümeyi çok severdim. Adananın hiç bitmeyen yağmuru vardı. Özellikle ıslanmak için çıkardım dışarıya. Şemsiye de alırdım fakat açmazdım çok zaman. Çisil çisil yağan yağmur alır götürürdü beni uzaklara. Eve gitmek için sırılsıklam olmayı beklerdim .
Yere dökülen her yaprak için hüzünlenirdim öldü artık diye.
Halbuki zamanı gelince yeni yapraklar oluşacak. Ağaçlar çiçek açacak meyve verecek.
En çok sonbahar resimleri hüzün hatırlatır değil mi? Yerde dökülen yapraklar, yağmurun sesi ve artık soğuk eser rüzgarlar yaklaşan kışın habercisi.
Ve, sonbaharda, tabiat bize sessizce bazı gerçekleri anlatır …
İşte artık zamanı geldi.
Yapraklar dökülür, ağaç çıplak kalır ama aslında ölmez sadece dinlenir, yenilenir.
Tıpkı bedenimiz ve ruhumuz gibi.
Kendimize gelmeli, fazlalıklarımızı, yorgunluklarımızı, kötü enerjimizi bırakmalıyız. Düşününce sonbahar, bunları da hatırlamamız gerektiğini vurguluyor adeta insana.
Çünkü her bırakış, yeni var okulların habercisidir.
Dönüp duran dünya gibi biz de yenileniyoruz.
Hücrelerimiz yenileniyor , her nefesle
yeniden yaşamaya hazırlanıyoruz
Bakış açısı ile değişim başlıyor. Kendine ve topluma faydalı olmak adına iyiyi tercih etmek, güzellikleri görebilmek, hatta paylaşabilmek, sağlıklı bir yaşamın da başlangıcıdır.
Eski sonbaharlara özlemle hoş geldin SONBAHAR. Lütfen huzur getir, barış getir dünyamıza…
Yorumlar
Kalan Karakter: