Siyasi yelpazesi dar olan Özgür Özel’in, İmralı görüşmesi arifesinde sarf ettiği “sendrom-cellat” benzetmesi üzerine başlayan tartışmaya,
DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan’ın cevabı sert oldu:
“Sayın Özel; biz bu coğrafyadaki halklar, inançlar, devrimciler, ezilenler, emekçiler olarak celladı çok iyi tanırız. Herkes çok iyi bilsin ki, cellat defterini açacaksak, geçmişi konuşacaksak ‘HEPİNİZ’ borçlu çıkarsınız. ” dedi.
Geçmişle kastının, Kürtlerin hafızasında yer edinmiş, özellikle bir dönemi işaret ettiği biliniyor.
O da Kürtlerin, CHP'nin tek parti faşizmiyle geçen, özellikle 1923-1950 döneminde cellatlığa soyunduğu kurulan darağaçlarından olmalı!
—Şeyh Said ve arkadaşları için kurulan idam sehpalarından,
—Mahkemelerin adının İstiklal olup adaletsiz verdiği kararlardan,
—Sabiha Gökçen’in bombardıman uçağından,
—Kanlı bastırılan Ağrı isyanlarından,
—Mecburi iskânlardan, sürgünlerden, tekçi anayasadan, asimilasyon politikalarından, inkâr-imha ve yok sayma siyasetinden Kürtler, cellatlarını iyi tanıyor mu demek istedi?
Cevabı bir hayli sert oldu; kanla, ölümlerle, sürgünlerle geçmiş bir dönemi özellikle işaret ederek eleştirdi.
Ve ekledi: “Bu sorunun, bu çözüm iradesinin karşısındaysanız, sağa sola çekmeden, yaftalamadan sözünüzü açık söyleyin” dedi.
“CHP, süreç karşıtlarının çekim merkezi olmaya aday ise büyük kaybeder. ” diye de ekledi.
Haksız sayılmaz; çünkü Kürtlerin desteğini almadan, Kürt sorununun çözümünde yer almadan bu ülkede demokrasiden söz etmek, iktidar olmak neredeyse imkânsız.
Bunu son üç seçimde (2019, 2023 ve 2024) siyaset mühendisliği ile CHP’ye verilmiş milyonlarca seçmen iradesiyle fazlasıyla gösterdi.
CHP, bütün bu bilinçle, kurucu parti kimliğiyle bu devasa, yüzyıllık sorunun çözümünde ev sahibi ve söz sahibi olmak zorunda.
Dönemsel siyaset yerine, ülkenin ikinci yüzyılında yer almak zorunda.
Sorunu, Kemalizm-Apoizm çatışmasından çıkarıp, Demokratik Cumhuriyet’in varlığına, yarınlara indirgemek durumunda.
Kavgaya, toplumsal çatışmaya, milliyetçi birkaç oy hesabına, kameralara dönük devletçi-milliyetçi söz yarışına, eski defterleri açmaya, yaraları yeniden kanatacak sözlerin ifadesine vakit yok.
Vakit; cellatlığı sorgulama, bir dönemi yeniden açma, sevabıyla günahıyla karşılıklı suçlama dönemi de değil.
Vakit; barışın, kardeşliğin, eşit yurttaş olmanın, insanca hür ve özgür yaşamanın, yasal anayasal güvenceyle “VARLIĞININ” kabul görme iradesini gösterme vakti.
Vakit; demokratik bir cumhuriyetin inşa sürecini adım adım hayata geçirme tuğlalarını birer birer örme vakti.
Vakit; geçmişle yüzleşip geleceği modern, çağdaş demokrasi ve özgürlüklerle toplumları buluşturma vakti.
Vakit; Ortadoğu’da emperyalistlerin rol kapma, dizayn etme, yeni sınırlar ve yeni iktidarlar oluşturma gayretlerine karşı Kürt/Türk birlikteliğiyle demokrasiyi, demokratik yaşamı bütün halklarla buluşturma vakti.
Vakit; birlik içinde büyük kazanma vakti.
Vakit; birilerinin Özgür Özel’e bunları ivedilikle hatırlatma vakti.
Yorumlar
Kalan Karakter: