Üzgünüm…
Dün, yani Çocuk Hakları Günü’nün arefesinde, bu ülkede bir çocuk insanlık dışı bir eylemin kurbanı oldu. 15 yaşındaki Muhammet Kendirci’yi yaşamdan koparan o korkunç eylem, hiçbirimizin “şakaymış” deyip geçiştirebileceği bir olay değildir; bu, içinde yaşadığımız toplumun ahlaki ve kurumsal çöküşünün bir resmidir.
Bir toplum düşünün…
Bir çocuk, çırak olarak çalıştığı işyerinde kalfası tarafından insan onurunu ayaklar altına alan, beden dokunulmazlığını paramparça eden, işkenceye varan bir eylem sonucunda ölüyor; “şakaydı” denildi diye fail serbest, toplum sessiz, sistem duyarsız kalabiliyorsa…
O ülkede en büyük kriz ekonomik kriz değildir; vicdan krizidir, ahlak krizidir, sistem krizidir.
❗️ Bu nasıl bir hukuk devletidir ki, bir çocuğa yapılan böylesine çirkin ve korkunç bir eylemi “şakaymış” diye normalize edebiliyor?
❗️ Bu nasıl bir vicdandır ki, bir çocuğun acısı, onuru, beden dokunulmazlığı bu denli küçümsenebiliyor?
❗️ Bu nasıl bir adalet sistemidir ki, bir çocuğun ölümüne sebep olanlar toplumun arasına geri salıverilebiliyor?
❗️ Bu nasıl bir ülkedir ki, işyerleri denetimsiz, çocuklar sahipsiz, sorumlular ise hesap verebilirlikten bu kadar uzak olabiliyor?
Muhammet’in çığlığı, korunamayan tüm çocukların çığlığına dönüştü adeta kafamda…
Dünden beri yüreğim paramparça.
Belki de bu yüzden sanki tüm çocuklar ağlıyor gibi geliyor bugün...
Biz yetişkinlerin elinde kaybolan o masum çocuklara…
Bu eylem, “şaka” olarak değerlendirilemez; eziyet, hürriyetten yoksun kılma, kasten öldürmeye sebebiyet verme gibi TCK’daki en ağır suçların neredeyse birçoğunu barındırıyor.
Çocuk Koruma Kanunu hiçe sayıldı ve Anayasa’nın 17. maddesi de çiğnendi açıkça.
Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle bir kez daha buradan çağrıda bulunuyorum:
Çocukları koruyamayan tüm kamu görevlileri ve bu korkunç eylemi bir “şaka” olarak niteleyip faili serbest bırakan yargı mensupları derhal istifa etmelidir!
Hukuk, öldükten sonra adaleti sağlayan veya yalnızca hak dağıtan bir yapı değildir; her şeyden önce zararı öngören, önleyen ve toplumu koruyan bir kalkan olmak zorundadır.
Şunu bilelim ki, adalet, ancak suçu önleyebildiği ölçüde gerçekten adalettir!
Öte yandan dünyaya baktığımda da, bugün bana bir kutlamayı değil; acıyı, utancı, yetişkinlerin ve dünyayı yönetenlerin iki yüzlülüğünü hatırlatıyor.
Çünkü bu günün temelinde, savaşlarda ölen çocukların acısı vardır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda ölen, kimsesiz ve engelli kalan milyonlarca çocuğun acısı...
1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi’nin yazarı ve modern çocuk hakları hareketinin öncüsü Eglantyne Jebb"in, o dönem tüm insanlığa yaptığı çağrının özü şuydu:
“Çocuklar, insanlığın sahip olduğu en iyi şeyi vermekle ve en çok korumakla yükümlü olduğu varlıklardır.”
Bu kabul edilerek dünyanın ilk çocuk hakları sözleşmesi yapılmış ve sözleşmeye de dünyanın tüm kadın ve erkeklerinin bunu taahhüt ettiği açıkça yazılmıştı. Dünyada en çok ülke tarafından imzalanan uluslararası anlaşma da ‘Çocuk Hakları Sözleşmesi’dir. Buna rağmen, peki niçin Gazzeli çocukların hiçbir hakkı yok..?
Filistin’de ateşkes anlaşması yapılmasına rağmen, İsrail hala yetişkin-çocuk, sivil-asker ayrımı yapmaksızın saldırılarına devam ediyor.
Dün gece yine Gazze’de 28, Güney Lübnan’da 14 masum hayatını kaybetti. Ateşkesin garantörü olduğunu söyleyenlerden hala tek bir ses çıkmadı…
Ölümlerden daha çok, artık bu sessizlik, bu iki yüzlülük yakıyor içimi…
Zulmü büyüten başından beri bu sessizlik değil mi ?!
Tekrar soruyorum: Gazzeli çocuklar bu dünyanın çocukları değil mi ?!
❗️Sözleşmelerdeki “ayrım gözetmeme” ilkesi neden Ortadoğu’da işlemiyor?
❗️Yaşama hakkının kutsallığı neden doğduğun coğrafyaya göre değişiyor?
Gazze’de 7 Ekim’den bu yana bombalar altında can veren, açlıktan ölen çocukların çığlığı yeri göğü inletiyor. Her gün yüzlerce çocuk ölüyor, kayboluyor veya sakat kalıyor.Çocuk Haklarını imzalayan birçok devletten hala bir ses çıkmıyor…
BM’ye, uluslararası topluma ve 'Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne imza atmış tüm devletlere sesleniyorum:
❗️Ya bu sözleşmenin tüm çocuklar için geçerli olduğunu ispatlayacak şekilde hareket edin, ya da açıkça itiraf edin: “Biz o sözleşmeyi, dostlar bizi pazarda görsün diye imzaladık' deyin...
İnsanlığın en büyük ayıbı!
Çocuğa yapılan zulme sessiz kalmasıdır...
Dolayısıyla bugün bir kutlama günü değildir!
Bugün, vicdanı olan herkes için çocukların sesi olma günüdür; çocuklar için yapılan mücadeleyi büyütme günüdür...
Yorumlar
Kalan Karakter: