Vakti zamanında Amerika’nın Suriye’nin Kuzeyindeki varlığının sebebi doğrudan Türkiye’yle bağdaştırıldığında “hayal ürünü, komplo teorisinden öte gitmeyen düşünceler” şeklinde eleştiriliyordu. Hatta eleştiriyle kalmayıp Meclis çatısı altında Devletin Kuzey Suriye’de var olma çabasını sekteye uğratacak bir takım kararlar almaya bile çalışılıyordu;tezekerelere hayır oyu kullanmaları gibi..
Özellikle 2002 sonrası yaşanan Amerikan ilişkilerinde zaten Türkiye-Amerika stratejik ortalığı tamamen rafa kalkmışi,Ortaklık sadece basına verilen göstermelik demeçlerden öteye gitmemişti.
1 Mart Tezkeresi ve ardından yaşanan Süleymaniye hadisesi, Türkiye ‟ye yönelik silah ambargoları, Halkbank gerilimi, vize gerilimi, Rahip Brunson olayı, Suriye Meselesi ve Türkiye ‟nin S-400 alımına yönelmesi gibi bir dizi olaylar “bitmiş bir ortaklığın” en bariz delilleriydi.
Gelinen noktada “stratejik ortaklık” denilen içi boş kavramın önemini n zaman içinde daha da azaldığını, Türkiye’nin önemi azalan bu sözde ortaklığın fiiliyatta bittiğini daha net biçimde dile getirdiğini ancak Amerika’nın aynı netlikte bunu dillendirmediğini görüyoruz.
Ayrıca BOP’u hayata geçirme umuduyla Türkiye ile olan ilişkilerini “iyi” tutmaya çalışan Amerika’nın sözde bu “iyi ilşkiler”inin altında yatan nedenleri Türkiye’nin çok iyi sezip Amerika’nın bu hedefini basarız hale getirmesini ve tıpkı 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi yaşadığı büyük hayal kırıklığını da aynı netlikte görmek mümkün.
Bölgede terör örgütlerine pervasızca verilen desteklerin nedeni aslında bu hayal kırıklığının bir ürünü. Özellikle bu ülkeyi(Suriye’yi) kendi tasarımıyla tasarlamak isteyen Amerika’nın bu tasarımını İsrail’e sunup bu ülkeyi İsrail’in kucağına atma çabası ve bu çaba uğruna harcanan yüz milyarlarca doların Türkiye tarafından çöpe atılmaya mecbur bırakılmasını da düşünürseniz Amerika’nın kapalı kapılar ardında Türkiye’yi “ Amerika’nın düşmanları” listesinin bir numarası yaptığını tahmin etmek hiç de zor değil.
Suriye'nin petrol ve tahıl zenginliğinin çoğunu barındıran bölgelere çöreklenen Amerika’nın, İsrail’in tasmasını her defasında ülkenin doğusuna saldıracak uzunlukta serbest bırakması ve İsrail’in de devamlı Suriye’nin doğusuna saldırması, İsrail’in güvenliğinden çok Amerika’nın siyasi tasarımcılarının güvenliği açısından önemli.
Ama bu tasarımı yapanların, askeri, teknolojik ve ekonomik bağımsızlığını yeniden kazanan Türkiye’nin tavrını ön görememesi de bir o kadar vahim bir durum. Boşlukla selamlaşan, merdivenlerde tökezleyen bir başkana sahip olan bir ülke için bu ön görmemezlik çok da şaşırtıcı değil aslında.
Şaşırtıcı olan; Amerika’nın “makro stratejilerini” belirleyen siyasi tasarımcıların halen Türkiye’yi kendi hedeflerinde kullanabileceklerini düşünüyor olmaları ve bu noktada Türkiye için “en büyük müttefikimiz” açıklamalarını yapmaya devam etmeleri. Türkiye’yi bu coğrafyayı tanımalarında araç olarak kullanabilecekleri günlerin geride kaldığını Amerikalı “dostlarımız” daha net gördüklerinde bu coğrafyanın kaderinde büyük değişiklik için somut adımlar atacakları kesin.
Bir Amerikalı yazarın “Tanrı savaşı Amerikalılara coğrafyayı öğretmek için yarattı" sözü, uzun yıllar bu coğrafyada yapılan savaşların nedeniydi. Milletleri ve devletleri birbirleriyle savaşmaya yönelten Amerika bu coğrafyayı bu sayede tanıma fırsatı bulduğunu zannedebilir ama sadece zannıyla kalır.Zira coğrafya fiziki olarak aynı kalsa da bu coğrafyayı şekillendiren bu coğrafyanın yerleşikleri çok farklı bir noktada artık.
Bu “farklı noktanın” farına varmak istemeyen Amerika bu gidişle eninde sonunda Afganistan’dan kaçtığı gibi bu coğrafyadan kaçmaya mecbur bırakılacak ve bu coğrafyadaki boşluğu Türkiye, İran ve Rusya dolduracaktır.
İlginçtir; Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin iyileştiği dönemlerde bu “iyi ilişkileri” hedefine ulaşmada sinsice bir araç olarak kullanan ABD bu ilişkilerin bozuk olduğu dönemlerde bu hedefini sinsi şekilde değil daha agresif biçimde gerçekleştirmekten çekinmiyor.
Bu günlerde verdiğimiz 12 şehidin nedeni de aslında budur. Ama sözüm ona Suriye üzerinden Türkiye’yi baskı altına almaya çalışacak “İsrail beyni” unutmasın ki Türkiye’de ülkesine aidiyet duygusuyla bağlanan her Türk vatandaşı şehit veriyoruz diye ülkesine sırt çevirmez. Ayrıca Türk askeri de zora düştüğünde salya sümük ağlayan, operasyona gitmemek için kedini yerlere atan korkak ve bir o kadar aşağılık İsrail askerlerine benzemez.