Siyonizm’in vahşiliği Avrupa’da Yahudi düşmanlığını körükleyince Yahudi veya Yahudi sempatizanları Hristiyanlığın kurucu Hz. İsa’yı da Yahudi yapmaya karar vermişler anlaşılan.
Hoş; Hristiyanlığın kurucusu demek de çok doğru değil. Çünkü Hz. İsa çarmıha gerildiğinde(Hristiyan inancına göre) dahi “size bir din bırakıyorum” ya da dinime sahip çıkın” şeklinde bir söz sarf etmiş değil.
Ne gariptir ki tarihte Yahudileri mağdur edenler nedense hep Yahudi olduğundan şüphelenilen kişiler olmuştur. Ve ne gariptir ki Hristiyan dünyasında Hristiyanlığı yok etmek isteyenler de Hristiyan görünümlü Yahudiler olmuştur.
Mesela İsa'yı çarmıha geren kişi olarak bilinen Roma valisi Pontius Pilate’in Yahudi olup olmadığında şüphe edilir aslında. Hakkında fazla bilgi yoksa da, katılığı ve gaddarlığıyla ün salmış bu şahsın her Fısıh bayramı sırasında onlarca mahkumu serbest bırakma alışkanlığı olduğu ve her ne kadar Yahudilere yönelik bazı olumsuz tavırları olsa da onları, işledikleri suçlar nedeniyle ciddi bir cezalandırma yoluna gitmediğini ve hatta Fısıh Bayramlarında Yahudi gelene ve göreneklerini takip ettiğine dair bilgiler bazı kaynaklarda mevcut.
Tarih boyunca Hristiyanlar tarafından en vahşi katliamlara ve dönem dönem soy kırımlara maruz kalan Yahudilerin İsa’yı kendi bünyelerine alma çabaları aslında Holokost denilen Nazi soykırımından sonra başladı.
Tamamen Hristiyan Avrupa’sının desteğini almaya yönelik bu algı çalışması zamanla sözüm ona faha akademik bir hal aldı ve bazı Hristiyanlar ciddi ciddi Hz. İsa’nın Yahudi veya hiç olmazsa Yahudi sempatizanı olup olabileceğini kabul etmeye başladı. Ve şimdi Hz. İsa ve İncil ile Yahudilik adeta bir birini tamamlayan ikiz dinler olarak lanse ediliyor.
Mesela günümüzde yaşan sözüm ona Hristiyan bir ilahiyatçı şunları rahatlıkla söyleyebiliyor:
“1970'lerde ilahiyatçılar İsa ile Yahudilik arasındaki bağlantıya yeniden bakmaya başladılar. Shoah'ın (Holokost) dehşetinden sonra, Yeni Ahit'in okunmasında antisemitizmi teolojik olarak meşrulaştıran veya en azından buna izin veren bir şey olup olmadığını merak ettiler. İsa'nın zamanındaki Yahudiliğin çoğulcu, çok çeşitli olduğunu ve İsa'nın gerçekten de bir Yahudi olduğunu, Yahudi ritüelinin bir parçası olduğunu, ancak Yahudiliği reform etmek isteyen benzersiz bir Yahudi olduğunu fark ettiler . O, Hıristiyanların ilki değildi.”
İlahiyatçı, Yahudi düşmanlığının arttığı bu dönemde Yahudileri sempatik göstermeye yönelik bu çırpınışında, İsa’nın bir Yahudi olduğunu direk olarak söylemese de o dönem Yahudilerin İsa’yı “benzersiz bir Yahudi” olarak gördüklerini söylemesi, Hristiyan ahali tarafından inandırıcı bulunur mu bilemem ama bence acemice bir yol olmaktan öteye gitmeyen çabalardır.Zira, 18 Yüzyıldan itibaren gittikçe sekülerleşen dünya ve özellikle Avrupa toplumunda ne orta yaş arasında ne de gençler arasında, dinsel farkındalıklar değil insani ve vicdani farkındalıklar daha ön planda. Yani insan öldürmeyi öncelikle “günah” olarak reddeden değil “vicdanen” reddeden bir toplumdan bahsediyoruz.
O nedenle Hz. İsa’nın Yahudi ya da Hristiyanlığın kurucusu olup olmadığı kimsenin umurunda değil. Bu yolla Yahudileri Hristiyan olarak bildiğimiz toplumun vicdanlı bireylerine sempatik gösteremezler.
Kaldı ki İsa'nın mahkûm edilmesinde ve Romalılara teslim edilmesinde asıl rol oynayan, İsraillilerin en seçkinlerini, en elitlerini bünyesinde toplayan Saduki cemaatiydi. Yan, dinini iyi bilen vicdanlı dindar bir Hristiyan’ı dahi sempatizanlık açısından ikna etmeleri öyle kolay değil.
Ayrıca gerçek bir Yahudi’nin (gerçek derken sahte de olsa şu dönemde inancıyla ilgili teolojik blgiye hakim olanı kast ediyorum) Hz İsa’yı sevmemesine yönelik önemli sebepleri vardır.
Mesela “arınma” konusu..
Yahudilikte arınma ritüeli önemli bir yer tutar. Kadim geçöişte önemli ve oldukça kalabalık bir Yahudi topluluğu olan Ferisilerin kirli kişilerle,hastalarla, dinsizlerle ve adet gören kadınlarla temastan kaçınmalarına yol açan şey bu araınma meselsiydi.
Peki Hz. İsa’yla ne ilgisi vardı?
Hz İsa’ya atfedilen, İncil’de geçen "İnsanı kirleten, içine giren değil, içinden çıkandır" “ayeti” ya da sözü saflığın ve arınmanın değersizleştirilmesi anlamına geliyordu;en azından bir Yahudi bunu böyle anlar. Kaldı ki yine kadim Yahudi tarihinde Hz. İsa’yı “ibadetin ticaretini yapan” adam olarak gören ve o yönde onu protesto edenler Yahudilerin tamıydı.
Yorumlar
Kalan Karakter: