Bedenini terk etmek üzere olduğu bir anda, geleceği görme yeteneği ona bundan sonra neler olacağını göstermeye başladı... Kendisinden sonra yaşanacak olaylar birer birer gözlerinin önünden geçiyordu... Geleceğin korkunç realitesi tüm açıklığıyla gözlerinin önüne serilivermişti:
İsrail'in ihanetlerini, başkaldıran anarşiyi, Tann'nm mabedini kirleten kralların cinayetlerini, kitabının aslından saptırılışını, cahil ve iki yüzlü rahiplerin elinde fikirlerinin nasıl yozlaştırılarak çarpıtıldığını, krallann dinden çıkışını, arı ve saf bilgilerin - kutsal doktrinin nasıl örtbas edildiğini ve sırlar bilgisine sahip rahiplerin çölde nasıl zulme uğratıldıklarını açık seçik bir şekilde teker teker görüyordu.”
Bundan sonra kendisi olmayacaktı hayatta ama insanlığın içine düştüğü vahameti görüyordu. Allah onun gözlerinin önünden, âdeta gelecek zamanın şeridini geçiriyordu.
Donup kaldı ve uzun bir süre hiç kımıldamadan bir noktaya baktı durdu.
Son nefesini vermek üzereydi, iyice ağırlaşan kolunu büyük bir güçlükle kaldırdı... Gözlerini hafifçe aralayarak, uzaklardaki sabit bir noktaya dikti ve büyük bir hiddetle ağzından şu sözler döküldü:
-"İsrail Tanrısı'na ihanet etti... Onun için göğün dört bir bucağına çil yavrusu gibi dağılsın!..."
Bir Peygamber için bunu söylemek oldukça zordu. Adeta halkı için son sözleri beddua olmuştu.Allahın yeni bir peygamber göndereceğini de söyleyerek bu dünyadan ayrılmıştı. Dediği gibi de oldu ve nitekim Nasıralı İsa olarak tanınacak Hz. İsa, Peygamber olarak gönderilmişti.
Kendilerine gönderilen peygamberlerine büyük bir kısmının ihanet ettiğini,bir kısmının da onlarla birlikte hareket edip göç yollarına düştüğünü biliyoruz.
Mısır’da kölelikten kurtarılan Antik İsraillilerin, göç hikâyesini andıkları bayramları da vardır: Hamur suz Bayramı. Buna “Pesah” veya “Fısıh” da denir.
Pesah, Yahudi takvimindeki Nisan ayının 15. günü başlar, bu tarih Kuzey Yarım Küre’de bahara denk gelir ve bayram 7 veya 8 gün kutlanır. Yahudi bayramları arasında en çok kutlanan bayramlardan biridir.
“Göç anlatısında, kutsal kitap, Tanrı’nın; on belayı Mısırlıların üzerine musallat ederek, İsrail Çocuklarını kölelikten kurtarılmasına yardım ettiğini belirtir.
On belanın sonuncusu, her evde ilk doğan çocuğun ölmesi olduğundan, İsraillilerden evlerini kuzu kanıyla işaretlemeleri istendi. Böylece, bu son bela onların evlerine dokunmadan üzerlerinden geçecekti.
Belalarla başlayan bu hikâye ve göç, hamursuz bayramının kökenini oluşturdu. Bayramın adının tam olarak nereden geldiği üzerine tartışmalar olmasına rağmen genelde inanılan hikâye; Firavun İsrailliler’i özgür bıraktığında, İsrailliler, ekmek hamurunun mayalanmasını beklemeden terk ettikleridir.
Bunu anmak adına, Hamursuz Bayramı boyunca mayasız ekmek yenir. Bayram bu nedenle “ Mayasız ekmek yeme Festivali” olarak adlandırılır Matza (düz mayasız ekmek) hamursuz bayramının sembolüdür.”
Tevrat’ta Hamursuz Bayramı olarak adlandırılan emirin yerine getirilişi Levililer Kitabın’da şöyle bulunmaktadır:
“İlk ayda, ayın on dördüncü günü iki akşam arası Tanrı’nın Hamursuz Bayramıdır. Aynı ayın on beşinci günü hamursuz ekmeğinin Tanrıya ziyafetidir:
Yedi gün boyunca hamursuz ekmeği yiyeceksin. İlk gün kutsal bir davet alacaksın; bayağı işler yapmayacaksın.Ve yedi gün Tanrıya ateşte yapılmış,pişirilmiş bir armağan sunacaksın; yedinci gün kutsal davettir; bayağı işler yapmayacaksın.
Tevrat’taki Hamursuz Bayramı ile ilgili düzenlemeler, evdeki bütün mayalı yiyeceklerin 15 Nisan’dan önce evden çıkarılması gerektiğini belirtir.
Temiz bir kuzu ya da keçi 10 Nisan’a kadar hazırlanmalı ve 14 Nisan’da iki akşam arasında kurban edilmelidir. Ve 15 Nisan gecesi iç organları çıkarılmadan rosto yapılarak mayasız ekmek ve acı baharatla yenmelidir.
Sabah gün doğumundan sonra kurban edilen hayvandan kalan hiçbir şey yenmez, yakılmalıdır. Orijinal Hamursuz bayramına ait olan Tevrat’taki düzenlemeler, yemeklerin nasıl yeneceğini de belirtir.
Kudüs’teki Tapınak yıkılmadan önce, Hamursuz Bayramı’nın odak noktası, Paskal kuzusu olarak da bilinen, kurbandı.
Bir kuzuyu veya dağ keçisini tamamıyla bitirebilecek bir ailenin, Yahudi Tapınağı’nda, Nisan’ın 14’ünde (öğle vakti) kurbanlarını kesmeleri ve Nisan’ın 15’i gecesinde yemeleri gerekliydi.
Eğer bir aile, kurbanın hepsini bir oturuşta bitiremeyecek kadar küçükse, kurban birden fazla aile için yapılırdı. Kurban hiçbir mayalı yiyecekle sunulmadı ve kafası, ayakları ya da iç organları çıkarılmadan , rostolaşması gerekliydi.
Mayasız ekmekle (matza) ve acı baharatlarla (maror) yenmeliydi (Göç 12:9.) Kurbandaki hiçbir kemiğin kırılmamasına dikkat etmek gerekliydi ve kurbandan, sabaha kadar hiç et kalmamalıydı.
Hamursuz Bayramı kurbanları kutsal sunular olduklarından, sadece kurban getirmekle yükümlü kişilerin yemesine izin verilirdi.
Bayram’da kurban adayamayanlar arasında; Dönmeler , hizmetçiler , sünnetsiz erkekler , ritüele uygun dönemde olmayanlar (adet dönemindeki kadınlar) ve Yahudi olmayanlar vardı. Kurban, en az 30 kişilik bir topluluğun önünde yapılmalıydı.