Fatih Sultan mehmet
Milletlerin tarihlerindeki dönüm noktalarını, bu dönemlere damgasını vuranların kişilik yapılarıyla birlikte düşünmek
Toplumlar mı büyük liderleri yaratır, yoksa büyük liderler mi büyük toplumları yaratır? sözünden, büyük toplumların büyük liderler çıkardığı gibi, büyük liderlerin de toplumların değişmesinde ve gelişmesinde lokomotif görevi yaparak önemli roller oynadıkları anlaşılmaktadır
Fatih Sultan Mehmet, yalnız Türk tarihinin değil dünya tarihinin de yön değiştirmesine neden olmuş bir hükümdardır
O’nun kişiliğine kitapların en sonunda1 yer verilmesi bu konunun ne kadar az önemsendiğini göstermesi bakımından oldukça ilginç görülmektedir.
Fatih Sultan Mehmet ile ilgili literatüre baktığımız zaman onun kişiliği ile ilgili fazla bir bilgiye rastlanmadığı ve fetihteki rolü ile ilgili akademik değerlendirmelerin oldukça sınırlı olduğu görülür.
Halbuki yapmış olduğu fetihle, bir çağı açmış ve bir çağı kapamış olan bir liderin kişilik yapısını bilhassa, psikanalitik bir bakış açısıyla çocukluğundan itibaren ele alıp incelemek gerekmektedir
İlk kez 12 yaşında ergenliğin başlangıcında tahta çıkan ve birtakım sorunlar neticesinde birkaç kez tahttan inmek zorunda kalan ve bütün ergenlik dönemini bu başarısızlık duygusuyla geçiren, ergenliğin henüz sonunda 19 yaşında yeniden tahta çıkma şansını bulan Fatih’in bu süre zarfında yaşadıklarının İstanbul’un fethinde nasıl bir rol oynadığının bilinmesi gerekmektedir
Bu konuları biraz aydınlığa kavuşturmak için Şehzade Mehmet’in ergenlik dönemi yaşam tecrübelerinin iyi anlaşılması gerekmektedir. Ergenlik, gerek birey yaşamında gerekse toplumsal yaşamda, geçmiş ve gelecek arasında yer alır. Aynı zamanda gençlik, birçok alternatif yol kavşaklarının bulunduğu bir yer olarak ta görülebilir
Martin Luther’in daha önce var olan dini anlayışın yerine yeni bir anlayışı oluşturmada, Mahatma Gandi’nin Hindistan’ı İngiliz sömürgesinden kurtarmada sahip oldukları gücü ve enerjiyi çocukluklarından itibaren yaşamış oldukları yaşam tecrübelerinin bir sonucu olarak kazandıklarını ortaya koymaya çalışmaktadır.
Gerek yerli gerekse yabancı kaynaklarda, her şeyi öğrenmek isteyen, her şeyi araştırarak karar veren, oldukça dindar, adaletli, çok akıllı, cesaretli, idrak ve sezgi kabiliyeti yüksek, bilim adamları ve şairlere önem veren ve onları koruyan, ihtiraslı, kendine güveni oldukça yüksek bir pâdişah olarak nitelendirilen Fâtih Sultan Mehmet, tarihin kaydettiği büyük liderlerden birisidir
Fatih’in son derece iyi eğitim almış, parlak bir zekaya sahip, bir şeyi yapma konusunda aşırı kararlı ve tutkuyla bağlı, düşüncesinden asla vazgeçmeyen, gerektiği zaman sert kararlar alabilen, kimseden çekinmeyen, büyük hayalleri olan ve bu hayallerini yerine getirme hususunda her türlü zorluğa hazır olan, nadiren gülen, projelerini yerine getirme konusunda oldukça inatçı, atılgan, cüretkar ve büyük bir devlet adamı ve lideri özelliği taşıyan bir kişiliğe sahip olduğu bilinmektedir.
Belgrad savaşında ordunun Hunyadi’nin kuvvetleri karşısında bozguna uğradığını görünce, hırsından dudaklarından kanlar akmaya başlamış ve atıyla ileri atılarak ordunun önünde tek başına kılıcını çekip düşman üzerine saldırmaktan çekinmemiştir. Onun bu büyük fedakarlığı savaşın zaferle sonuçlanmasına neden olmuştur.
II. Murat bir gün Hacı Bayram veliye, İstanbul’u almak istediğini, büyük babası Yıldırım Bayezit, amcası Musa Çelebi ve kendisinin şehri muhasara etmelerine rağmen alamadıklarını ve bu şehrin Osmanlı için çok önemli olduğunu anlatır ve alınması için Hacı Bayram veliden yardım ister. Hacı Bayram veli de gülümseyerek:
“Beğim! bu şehri sen alamayacaksın. Ben göremem ama… Şu beşikteki Şehzade ile bizim köse (Akşemnsettin) alacaktır. Emin olasın” der.39 Bu olay üzerine sultan II. Murat bir daha şehri alma teşebbüsünde bulunmaz.
Oğlu Şehzade Mehmet’e de her fırsatta “Mehmet Konstantiniye’yi sen, Akşemsettin ile birlikte alacaksın”40 öğüdünde bulunur. II. Murat düzenlediği vasiyetnamesinde İstanbul’un mutlaka alınmasını ve bu işin de oğlu Mehmet tarafından yapılmasını istemiştir. Hacı Bayram velinin bu ferasetini gerek ailesi gerekse çevresinde kendisine öğretmenlik ve klavuzluk yapan bütün bilginler Şehzade Mehmet’in kişiliğine ve bilinç altına yerleştirirler. Çünkü bir çocuk neye güdülenirse onu yapmaya çalışır.
İstanbul kuşatması esnasında gemilerin karadan yürütülmesi faaliyetinin Türkiye Selçuklu ve Beylikler dönemi öncesinde birçok kez örneklerini görmekteyiz.
Peloponnessos Savaşları (MÖ 431-404) sırasında Spartalılar, Korinth kentinden yardım alarak Atina’nın Saron Körfezi’ne ulaşmayı hedeflemişlerdi.
Onlar hedeflerine ulaşmak için Korinth kıstağındaki diolkos üzerinden gemileri karadan yürütmüşlerdi.
Yine MÖ 398’de I. Dionysius, Batı Sicilya’daki önemli Kartaca şehri olan Motya’yı (Mozia) kuşatması esnasında gemileri karadan yürütmüştü.
İtalya’nın güneyindeki liman şehri Taranto (Tarente) kuşatmasında Romalılar, Annibal (Hannibal) (MÖ 247- 183)’ın ordusu tarafından sıkıştırıldıklarında deniz tarafından Metapontum (Métaponte) adlı şehirden yardım alabiliyorlardı.
Annibal, bu bağlantıyı kesmek için gemileri sürükleyecek makinalar yaptı ve onları şehrin ortasından açık denize ulaştırdı.
Fatih’in de inatçılığı ve azmi ve de tarih bilgisi onu çağ açıp kapatacak bir hamle yapmaya itti.
Aziz Sancar'ın gençlere dediği gibi : "Çok çalışın. İşler iyi gitmediğinde inatçı olun. Fatih Sultan Mehmet'in dediği gibi 'Ya ben onu alırım ya o beni alır' düşüncesiyle iş yapın. Memleket sevgisini unutmayın. Memleket sevgisi olmadan bir şey yapılmaz."
Bir başka yazarın da dediği gibi:
'Fatih Sultan Mehmet demek, topun ölçeğini devleştiren, kendi inadını, topun bir silah olarak inatçı niteliğiyle birleştiren ve sürekli top atışı yapılmadan hiçbir fethin gerçekleşmeyeceğine inanan bir kararlılıktır.'
Birçok hükümdarı, cihangiri ve zaferlerini kaydeden tarih bu nedenle“Fatih” unvanını sadece Sultan II.Mehmed’e layık bulmuş, Padişah adından daha çok unvanıyla anılmıştır.