Türkiye uzun yıllardır "yerli ve milli" söylemiyle kendi değerlerine ve kendi gücüne dayalı bir gelecek kurmayı hedefliyor. Bu söylemin ruhunu tam anlamıyla yaşatmak için artık bir adım daha atma zamanı gelmedimi, Her bireyi kendi yetkinliğiyle değerlendiren, etnik kökeni, mezhebi veya siyasi kimliği değil; liyakati esas alan bir anlayışı hayata geçirmek için ne bekliyoruz.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin karşılaştığı zorluklar ne yalnızca Kürtlerin ne yalnızca Alevilerin, ne de sadece Türklerin meselesidir. Bu sorunlar hepimizin ortak sınavıdır. Bu ülkenin kalkınmasından hepimiz faydalanacak, gerilemesinden de hep birlikte etkileneceğiz.
O hâlde gelin, bakanlık koltuklarını siyasi aidiyetlere, mezhebi kimliklere göre değil; bilgiye, vizyona ve hizmet azmine göre şekillendirelim. Bir kişi Kürt olabilir, Alevi olabilir, Sünni olabilir, Türk olabilir; ama bir bakan olarak görev alacaksa biz ona yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nin bir evladı olarak bakalım. Bize projeler üretsin, sorunları çözsün, dünyayla yarışsın, çocuklarımıza umut versin.
Sıkça dile getirilen “Türkiye hepimizin ortak değeri” söylemini sözde değil özde yaşatmanın zamanı gelmedi mi ? . Artık kim olduğumuzla değil, ne yapabildiğimizle öne çıkmanın, köken değil kalite aramanın, etiket değil emek savunmanın vakti.
Bu çağrı laf olsun diye bir temenni değil; aklın, bilimin ve vicdanın ortak yoludur. Siyaseti kutuplaşmanın değil, uzlaşmanın zemini yapalım. Farklılıklarımızı tehdit olarak değil, zenginlik olarak görelim. Sadece birlikte yürüyerek değil; birlikte yön vererek güçlenebiliriz.
Ve unutmayalım: Türkiye ancak hepimizin yüreğiyle büyür. Gelin, birliğin gücünü liyakatin ışığıyla birleştirelim.
Yorumlar
Kalan Karakter: