Artık lafı dolandırmanın anlamı yok. “İklim değişikliği” palavrasıyla dünyaya dayatılan sözde yasalar, insanlığı yok etme planının yasal kılıfıdır. Bu planın mimarları, Dünya Sağlık Örgütü gibi küresel çeteler ve onların arkasındaki sermaye baronlarıdır. Bunlar, insanı değil, sistemi yaşatmak istiyor. Doğayı değil, dijital köleliği büyütmek istiyor. Ve ne yazık ki Türkiye de bu zehirli projeye imza atan ülkeler arasında yer aldı.
Köylüyü Sür, Toprağı Yak, Sermayeye Aç
Karbon ayak izi adı altında her vatandaş fişleniyor. Tarım yapan, hayvan besleyen, doğayla yaşayan insanlar “sistem dışı” ilan ediliyor. Köyler yakılıyor, ormanlar kül ediliyor, ardından bu topraklar rant projelerine açılıyor. Bu bir doğa koruma çalışması değil; bu, doğaya ve insana karşı açılmış bir savaşın ta kendisidir.
Aşılar ve Salgınlar, Modern Soykırımın Araçları
Pandemiyle birlikte gördük: Dünya Sağlık Örgütü ne derse o oldu. Bilim susturuldu, sorgulayanlar linç edildi. Şimdi yeni salgınlar hazırlanıyor. Bu kez daha ölümcül, daha yaygın ve daha kontrol edici olacak. Aşı adı altında insanlara ne enjekte edileceği bilinmiyor. Amaç açık: nüfusu azaltmak, insanları biyolojik olarak köleleştirmek. Bu bir sağlık politikası değil; bu, modern soykırımın laboratuvar versiyonudur.
Türkiye Bu İhanet Zincirinden Derhal Kopmalı
Bu ülkenin köylüsü, çiftçisi, hayvancısı yok edilirse; bu milletin bağımsızlığı da yok olur. Dünya Sağlık Örgütü’nün emir eri olmak, küresel sermayeye teslim olmaktır. Türkiye derhal bu iklim yasası saçmalığından çekilmeli, bu küresel çeteye karşı dik durmalıdır. Aksi takdirde, yarın sadece doğamızı değil, çocuklarımızın geleceğini de kaybederiz.
Yorumlar
Kalan Karakter: