“Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklı olanını severim.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözü, sadece bir temenni değil; sporun nasıl yapılması gerektiğine dair bir manifestodur. Ne yazık ki bugün sahalarda gördüğümüz manzara, bu sözün çok uzağında.
Futbol bir zeka oyunudur. Akıl ve tecrübe ile birleştiğinde ayaklarla bütünleşir ve ortaya ustaca oynanan bir sanat çıkar. Ancak günümüzde bu sanatın yerini şovlar, şaklabanlıklar ve hileler aldı. Sahada mücadele eden değil, rol yapan kazanıyor. Emekle değil, illüzyonla puan toplanıyor. Ve ne acıdır ki bu oyunun içinde hakemler de var. Dörtlü hakem ekibi yetmemiş gibi bir de “VAR” sistemi icat edildi. Ama ne değişti? Yanlış kararlar, taraflı tutumlar, adaletsiz uygulamalar devam ediyor.
Hak Eden Kazansın!
Takımın adı, formasının rengi, taraftarının sesi ne olursa olsun; hak eden kazansın. Sahada alın teriyle mücadele edenin hakkı yenmesin. Futbolun özü budur. Ama bugün, haksız kazanılan 3 puanı hazmetmek bir meziyet gibi sunuluyor. Oysa bu, sporun ruhuna ihanettir.
Ben bunu gururuma yediremem. Yedirebilen varsa, dönüp bir kez daha düşünmeli: Siz gerçekten Atatürk’ün bahsettiği sporculardan mısınız? Zeki misiniz? Çevik misiniz? Ahlaklı mısınız?
Telafi ve Ceza Nerede?
Yanlış kararların telafisi nedir? Haksız galibiyetin cezası ne olmalı? Bu soruların cevabı, sadece federasyonun değil, vicdanların da vermesi gereken bir yanıttır. Çünkü futbol sadece bir oyun değil; milyonların duygusudur. Ve bu duygularla oynamak, en büyük adaletsizliktir.
Sporun Onuru İçin
Spor, dürüstlükle yapılır. Sahada kazanmak kadar, onurla kaybetmek de büyüklüktür. Atatürk’ün işaret ettiği sporcu profili, sadece yetenekle değil, karakterle tanımlanır. Bugün bu karakteri yeniden hatırlamak, yeniden inşa etmek zorundayız.
Başınızı ellerinizin arasına alıp bir düşünün. Sahada kazandığınız mı, yoksa vicdanınızda kaybettiğiniz mi?
Yorumlar
Kalan Karakter: