Fenerbahçe taraftarını kutluyorum. Dernek başkanlarını, yöneticilerini, tribün emekçilerini kutluyorum. Çünkü inanın, bu camiada takımın kendisinden daha çok mücadele eden bir grup varsa, o da taraftarlardır. Onların sabrına hayran olmamak elde değil. Yaşanan onca başarısızlığa rağmen, canla başla takımlarını desteklemeye devam ediyorlar. Bu, sadece bir spor sevgisi değil; bu, bir aidiyet, bir inanç meselesi.
Son oynanan Stuttgart maçında bunu bir kez daha gördük. Ben bir Galatasaraylı olarak ekran başında gerildim. Adeta bir korku evi gibiydi. Tribünlerin coşkusu, tansiyonu, atmosferi... Her şey üst düzeydi. Ancak sahadaki oyun? İşte orada durup düşünmek gerekiyor.
Bu maçı 1-0 kazanmak, kimileri için bir başarı olabilir. Ama eğer bu galibiyeti gerçekten bir başarı olarak görüyorsanız, size söyleyecek söz bulamıyorum. Çünkü bu oyun tarzıyla, bu mücadele seviyesiyle değil şampiyonluk, ilk üçe girme şansı bile hayal gibi görünüyor.
Benim tek üzüntüm, 7’den 70’e tüm Fenerbahçelilerdir. Maç izlerken adeta saç baş yolduran, sinirden ekranı kapatan, yine de bir sonraki maçta umutla tribüne koşan o güzel insanlar... Onlar bu takımın gerçek gücü. Ama bu güç, sahada karşılık bulmadığında, sadece hayal kırıklığı büyür.
Fenerbahçe’nin acilen kendine gelmesi gerekiyor. Taraftarın bu kadar fedakâr olduğu bir ortamda, takımın bu kadar yetersiz kalması kabul edilemez. Yoksa bu sezon da, geçmiş sezonlar gibi, "gelecek sezon" hayalleriyle geçip gidecek.
Yorumlar
Kalan Karakter: