Anasayfa
  • YURTTAN
  • GÜNCEL
  • SPOR
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • SAĞLIK
  • TEKNOLOJİ
  • SANAT-MAGAZİN DÜNYA KÖŞE YAZARLARI BASIN İLAN
  • Ara
SON DAKİKA:
11:44
İhbar Dönüşü Kaza Yaptılar:5 Yaralı
10:03
İBB Yolsuzluk Soruşturmasında Zafer Keleş Gözaltına Alındı
09:50
5 İlde Eş Zamanlı Suç Örgütü Operasyonu:19 Tutuklama
09:01
Çaldığı 2 Araç İle 7 Araca Çarpıp 5 Kişiyi Yaraladı
08:49
Aile Faciası! Yengesini Öldürdü, Kardeşini Yaraladı
Video Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Köşe Yazarları
  2. Fevzi Kılınçdoğan
  3. Dünya'nın Kapısındaki Tehlike; Gıda Milliyetçiliği..
Yayınlanma: 04 Ocak 2024 - 09:42

Dünya'nın Kapısındaki Tehlike; Gıda Milliyetçiliği..

04 Ocak 2024 - 09:42
Yorumlar
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Fevzi Kılınçdoğan
Fevzi Kılınçdoğan

 Bazen insanlığın tarım hayatına başlaması “çok da iyi olmadı” demekten kendimi alamıyor değilim

Son dönemde gıda ürünlerinin ihracatına kısıtlama getiren ülke sayısının haddi hesabı yok.

Bu kısıtlamaya AB’nin büyük bir kısmı da dahil;Çin ve Hindistan da.. Ve bu devletler uluslararası ticari dengeyi sağlayan ülkeler de..

Kendi kendine yeten ülkelerin zamanla ürettiklerini dünyanın geri kalanıyla paylaşmama planları, ileri ki dönemlerde ortaya çıkacak hatta şuan için bile çıkmış olan  “gıda milliiyetçiliği”nin, dünyayı kasıp kavuracağının habercisi.

Bu milliyetçilik “Fransız İhtilali”nin milliyetçiliğine benzemez; ihtilal milliyetçiliği insanların karşı mücadelesiyle bir noktada engellenebilir ve sınırlı sayıda insanın ölümüyle sonuçlanır. Fakat “gıda milliyetçiliği”yle mücadele etmek hiç te kolay olmaz.

Zira mücadele için ihtiyaç duyulan gıdanın alınamaması nedeniyle, dolaylı dolaysız birçok insan mücadele etmeden dahi ölür.

Gıda yetersizliği nedeniyle “düzensiz kavimler göçü”nü söylemiyorum bile..   Hali hazırda dünyamızda on milyonun üzerinde insan ne yazık ki gıda yetersizliği nedeniyle başka ülkelere göç ediyor zaten.

Tarımın başladığı  8 bin yıl öncesindeki Neolotik Çağ'dan bu yana açlık, kiminin elinde insanları, toplumları, uygarlıkları hatta koca imparatorlukları dahi  yok edebilecek, hiçbir dönemde kendini yenileme gereği duymayacak olan etkili bir silah olmaya devam ediyor ve edecektir.

 Nitekim bugün geldiğimiz noktada dijitalleşme, robotlar ve uzay çalışmaları devam ederken tarımın aradan geçen bin yıllar boyunca dünya üzerinde en stratejik sektör olarak önemini korumaya devam ettiğini hepimiz görüyor ve iliklerimize kadar hissediyoruz.

Hatta yaklaşık 8 bin yıl öncesinin yaşanmışlığına tekrar geri döndüğümüzü söylemek hiç de abartı olmaz.

Örneğin M.Ö. 7000’lerde tarımın ilk yapıldığı yerlerden biri olarak görülen Hindistan’da, o günün elle sayılır nüfusunun, elde edilen ürünleri başka bir uygarlığa “ihraç” edilmesini yasakladığını biliyor muydunuz? O kadar katı bir yasak uygulamış olmalılar ki, diğer Asya Ülkelerinin tarımla tanışması yaklaşık 2 bin yıl sonra gerçekleşmiş.

 Bu günün Hindistan’ı da  “gıda korumacılığı” adımını atarak 7000 yıl öncesinin uygulamasını yapmış olmuyor mu? İşte “8000 yıl öncesine dönüyoruz” dediğimden kastım buydu.

Yapılan  “yasaklama”nın sadece kavramı değişmiş;21.yüzyılın o modern kavramlarından birini kullanarak makul bir gerekçeye dayandırmışlar yasaklarını; “gıda korumacılığı.”

Çok yakın zamanda “gıda korumacılığı” programlarının yaygınlaşacağını tahmin ediyorum. Bu da haliyle “gıda milliyetçiliği”ni beraberinde getirecektir. Ülkeler sadece kendi milletini doyurmakla yetinecek .

 Hatta ‘artı ürünü’ dahi hiçbir milletle paylaşmak istemeyecekler. Artı ürünleriyle  “açlar”ı terbiye etmeye başlayacaklar.

Bu günün yaşanmışlıkları veya geleceğin yaşanacakları,  tarihin gizlenmişliklerinde çok daha önce yaşanmıştı zaten. “Örtülü tarih”, bu günün benzer yaşanmışlıklarıyla dolu.

Örneğin Amerika Kıtası’nın keşfinden(istilasından) sonra etrafa “çekirge sürüsü gibi yayılan istilacılar”ın sadece anlatılan değerli madenler üzerinden yerlileri katlettiğini sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.

Değerli madenler üzerinden yürüttükleri katliamın en az on misli kadarını tarımsal üretimler üzerinden de gerçekleştirmişlerdi.

Bunu bilmek sadece “Batı kaynaklı” müfredatı okumakla olmaz tabi ki.

İstila edilen kıtalarda ("keşfedilen" demek Batı kaynaklı bir söylemdir bana göre) yerlilerin tarım alanlarını nasıl yağmaladıklarını,  sadece İngiltere ve Hollanda’nın Hindistan’da kurdukları “Batı/Doğu Hindistan Şirketleri”nin sömürü düzenlerine bakarak dahi anlayabilirsiniz.

Sağlam bir okumayla, burada sistematik biçimde ruhlara yerleştirdikleri “açlık ve  ölüm korkusu”yla oradaki insanları nasıl felce uğrattıklarını da çok rahat anlayabilirsiniz.

Doç. Dr. Osman Nuri Koçtürk, 1970 yılında yayınlanan ‘Açlık Korkusu’ adlı eserinde şöyle yazıyor: “Yeni sömürgecilik, savaş korkusunu, açlık korkusu ile pekleştirerek geri ülkeleri dize getirmede yeni bir çığır açmış ve bu suretle sömürdüğü toplumun doğal ve beşeri kaynaklarını büyük bir tepki ile karşılaşmadan çıkarlarına uygun olarak kullanma olanağını hazırlamıştır. Açlık tek başına bir insanın sağlığının bozulması, üretim ve savunma gücünün kısıtlanması, yakın çevresinde olup bitenlere karşı ilgisiz kalıp, sahibi olduklarına sahip çıkmaması için yeterlidir.”

Açlık ve ölüm korkusunun bir toplumu terbiye etmede ne kadar etkili olduğunu gören  “coğrafi istilacılar” bu terbiye aracını sonraki kuşaklarına aktarmayı hiç ihmal etmediler.

Bu noktada da  yine Osman Nuri Koçtürk’ e kulak verelim:

“...Kişiler üzerindeki fizyolojik ve psikolojik yıkıntıyı, toplumlar üzerinde aynen gerçekleştirmek için, sömürü bölgelerinde açlık psikozu yaratmayı, sonuçları bakımından savaşlardan daha etkin girişimler olarak niteleyen emperyalistler, şu günlerde açlık korkusunu sömürü bölgelerine yaymayı, savaş korkusu yaymaktan çok daha etkin ve yararlı görüyorlar.”

Bunun örnekleri Tarihte çoktur. Savaşın yaydığı dehşet açlık tehdidinin yanında çok fazla bir şey ifade etmez. Zira toksanız savaşa karşı savaşla mücadele eder ya da bir şekilde kendinizi kurtarırsınız; ya açsanız!?

Açlıkla terbiye edilmeye çalışılan bir toplum zaman içinde tüm değerlerinden taviz verme potansiyeli taşır. En azından her türlü baskı ve istismara açık olduğunu.. Bu konuda hamaset söylemlerinin işe yaramayacağını da söylemek isterim.

Bu etkili dizayn etme aracı, özellikle ‘Coğrafi İstila’ diye nitelendirdiğim “Coğrafi Keşifler”in başlangıcından bu yana kullanılır oldu. Ve yıl / yüzyıl geçtikçe,  değişen tek şey de kavramlar oldu.

“Coğrafya İstilacıları”ndan bu yana ülkelerde etkili olan, o dönemin görünen; bu dönemin görünmeyen oligarşik yönetimleri devletler ve halklar üzerindeki etkisini hiçbir zaman yitirmedi.

 Ve 1500’lü yıllardan bu yana bu oligark yönetimlerin oluşturduğu “toprak aristokratları”nın yönetimlerdeki eksilmeyen etkileri, dünyayı gelir eşitsizliğine, temel gıdaya erişimdeki adaletsizliğe hızla sürükledi. Günümüzde ise bu eşitsizlik/adaletsizlik zirve noktasına ulaştı.

Bu zirveyi görmek isteyenler Uluslararası Gıda Güvenliği Bilgi Ağı (FSIN), tarafından hazırlanan “Gıda Krizleri Küresel Raporu”na bakabilirler. Çünkü; Rapor, dünyanın 60 ülkesi ve bölgesinde gıda güvencesizliğinden ve daha kötü koşullardan mustarip, ayrıca yaklaşık 240 milyon insanın acil insani yardıma ihtiyacı olduğunu belirtiyor.

Yine raporda özetle dünyada 1,5  milyar insanın açlıkla mücadele ettiği,  sadece Batı Afrika’da 50 milyon insanın her gün yaşam mücadelesi verdiği belirtiliyor..

İlginç olan ise dünya genelindeki yoksulların yarısının, dünyanın en büyük yirmi ekonomisine sahip G20 ülkelerinde yaşıyor olması.

Geçen binlerce yılda insanları dinsel bağlılıklarını da kullanarak terbiye eden gıda oligarşisi günümüzde daha modern bir isimle anılıyor: ‘Küresel Finans Oligarşisi’ (KFO).

Bu oligarşi,  geleneksel istilacı ailelerden farklılık gösteriyor elbette; onlardan daha acımasız, onlardan daha obur.

Bu obur olgiarşi, özellikle Afrika’da olduğu gibi “kitleleri bu yaratılmış olan korku ve panik ortamında, benliklerinden, öz güvenlerinden uzaklaştırarak kolay güdülür sürüler” oluşturmada maalesef başarılı olmuşlardır..

Bu başarının(!) ardından aynı şekilde, yani, pilot bölge Afrika’da uyguladıkları sistematik boyun eğdirmeyi veya “güdülebilir sürüler” oluşturma hedefini, daha da ileri götürerek bunu “G20 Ülkeleri”nde de uygulamak istedikleri apaçık.

Açlık ve onun devamı olan korku psikolojisi o kadar etkilidir ki, her türlü cinayeti başkaları hesabına da olsa, işlemeye elverişli ruhi ortam yaratır. Ama bazen bu korku psikolojisi ters te tepebilir; bir anda KFO’nun “can mı mal mı?” tercihinde bulunmasına..

Örneği pek çok kez yaşanmıştır. Bir örnek verelim hemen:

Brezilya gıda zenginiydi. Fakat yoksulluk ve yoksunluk zirve yapınca, toprağı olmayan insanlar arazilere el koymaya başlamıştı. Bu da bir avuç oligarkın “can veya mal!” tercihinde bulunasına sebep olmuş, nihayetinde canlarını te4cih edip arazilerini terk etmişlerdi.

Hatta daha da geriye gidildiğinde bizzat ekmek ve otlak kavramlarından oluşan savaş isimlerine bile rastlarsınız; örneğin Osmanlılarla Macarlar arasında yaşanan “Ekmek ve otlak muharebesi” gibi.

16.yüzyılın sonlarında itibaren, nasıl ki geleneksel meydan savaşları, yerini daha modern siper savaşlarına bıraktıysa, geleneksel “açlık savaşları” şimdi yerini daha modern “ gıda savaşları”na bıraktı.

Bu “modernliğin” en büyük temsilcisi ise > geleneksel tohum yerine “verimli tohum” aldatmacasıyla<

“ari tohum ırkı”nı ortaya atan ve gerçekten yeni ama etkisi on yıllar sonrasında görülecek olan zehirli  yapay gıdayı “hibrit tohum” adıyla  oluşturmayı başaran Rockefeller’di.

İlk olarak Meksika, Sonora bölgesi bu tek üretimlik F1-hibrit (buğday ve mısır) tohumculuğa açıldı. Kimyasal gübre ve zirai ilaçlar sayesinde üretim artışı 3 katı oldu!

Hatta bu gelişmeye de “yeşil devrim” dediler; ve hatta bu “yeşil devrim”in öncüsü Norman Ernest Borlaug 1970’de Nobel Ödülü bile aldı.

> “Cüce buğdaylar” Pakistan ve Hindistan’a da ihraç edildi; üretim rekoru kırıldı. E basının da etkisiyle hibrit tohumlar, kimyasal gübreler ve zirai ilaçlar Türkiye’ye geldi.<

Tabi bu,  bugün yaşanan gıda savaşlarının on yıllar öncesindeki planlamasıydı; tohum köylünün alındı ve özel şirketlere verildi. Böylece bu şirketler o tohumlardan ürettiklerini “girdi maliyeti”ni bahane ederek oldukça pahalıya satmaya başladı.

Tıpkı Hindistan’ı İngiliz Hükümeti adına sömüren “Doğu Hindistan Şirketi” gibi bu özel şirketler de, hükümetlerinin istedikleri doğrultusunda ürettiklerini “madein İngiltere/Amerika/Fraansa” vs etiketleri ile  az gelişmiş veya gelişmekte olan ülke insanlarını iliklerine kadar sömürme vazifesine her zaman hazır ve nazır oldular.

Olası bir tedarik veya üretim sıkıntısında bu şirketler aracılığı ile ve bu damgalamalarla ürünlerini “mabetlerine” kilitleyip onlara adeta yerli kimlikler de vererek millileştirme yoluna gidecekleri apaçık ortada.

Bunun ilk adımını Hindistan atmıştı zaten yakın zamanda.

Üretimi ve tedarik zinciri yetersiz olan ülkelerin insanlarının çok daha fazlası, bu “milliyetçi gıda düzeninde” ölmeye mahkûm olacaklar.

Bazen insanlığın tarım hayatına başlaması “çok da iyi olmadı” demekten kendimi alamıyor değilim.

Nitekim insanlık tarım ile birlikte büyük sosyal eşitsizlikle, hatta cinsiyet eşitsizlikle bile tanıştı;hastalıklar,tarımın neden olduğu savaşlar ve tarım üzerinden insanlık üzerinde kurulan despotizmi söylemiyorum bile.

 

  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • Türk Devletleri Kıbrıs Konusunda Türkiye'ye İhanet Mi Etti? - 16 Mayıs 2025
  • Zelensky'nin 5'li masası.. - 12 Mayıs 2025
  • Avrupa Kan Gölüne Dönebilir.. - 08 Mayıs 2025
  • BAYBARS EL BUNDUKDÂRİ - 01 Mayıs 2025
  • Afrika Sömürülüyor.. - 29 Nisan 2025
  • Kimyasal Silah Kullanılan İlk Savaş:Ypres Muharebesi (Bölüm 2) - 18 Nisan 2025
  • Kimyasal Silah Kullanılan İlk Savaş:Ypres Muharebesi (Bölüm 1) - 18 Nisan 2025
  • Nerdeyse Her Ülkenin "Kanlı 1 Mayıs"ı vardır; 1 Mayıs 1944 Kaisariani Katliamı - 17 Nisan 2025
  • Trump'ın Nixon'u taklit etmesi.. - 10 Nisan 2025
  • ABD İspanya'ya yanlışlıkla 4 nükleer bomba atmış.. - 08 Nisan 2025
  • Luther'in Yahudi Bakış açsı ve Lutheran Kilislerinin utancı.. - 05 Nisan 2025
  • Dünya Tarihinde Yanlış Bilinen Bazı Doğruları Sizin İçin Derledim.... Bölüm 2 - 29 Mart 2025
  • Dünya Tarihinde Yanlış Bilinen Bazı Doğruları Sizin İçin Derledim.... Bölüm 1 - 29 Mart 2025
  • İngiliz Oyunu: Yeni bir Pearl Harbor yaratmak.. - 23 Mart 2025
  • Force de frappe (Bölüm 2) - 18 Mart 2025
  • Force de frappe (Bölüm 1) - 18 Mart 2025
  • Kadim geçmişten.. - 11 Mart 2025
  • Gazze'yi satın alacak olan adam; Jared Kushner - 04 Mart 2025
  • Trump'ın kaos stratejisi.. (Bölüm 2) - 25 Şubat 2025
  • Trump'ın kaos stratejisi.. (Bölüm 1) - 25 Şubat 2025
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 9
ilan.gov.tr
Köşe Yazarları
Ebru Zereyalp
Ebru Zereyalp
Atatürk'ün İzinde Bir Milletin Yeniden Doğuşu
Emel ERKAYIRAN
Emel ERKAYIRAN
KADİRLİ'DE  ENGELLİ HAFTASINDA (8.) SEVGİ İZİ" UYGULAMASI
Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, İnsani Yardımın Öncü İsmi
HAYDAR ŞENGÜL
Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, İnsani Yardımın Öncü İsmi
Hasret Özmen
Hasret Özmen
BİR MİLLETİN GÖZÜNDEN
Fevzi Kılınçdoğan
Fevzi Kılınçdoğan
Türk Devletleri Kıbrıs Konusunda Türkiye'ye İhanet Mi Etti?
İbrahim Akyol
İbrahim Akyol
SİLAHLAR TARİH OLDU
Süreyya Şahin
Süreyya Şahin
MUJİCA'NIN ARDINDAN
Gülçin Yılmaz
Gülçin Yılmaz
Doğayı Yok Etmek: Göz Göre Göre Bir İntihar
Arda Can Yıldız
Arda Can Yıldız
Üç Şarkı
Remzi Yıldırım
Remzi Yıldırım
Yeryüzünde Bir Gönül Yolculuğu: Adana'danb Afrika'ya Uzanan İyilik Hareketi
Av.Meryem Türktekin ile TOPLUM KÜRSÜSÜ
Av.Meryem Türktekin ile TOPLUM KÜRSÜSÜ
"İstanbul Sözleşmesinin Gölgesinde, Hüzünlü Bir Anneler Günü"
Ali Demir Evrensel
Ali Demir Evrensel
İNSAN...!?
Mervan Dağ
Mervan Dağ
Gerçek Uzmanlar Neden Göz Ardı Ediliyor?
HÜSEYİN SUNGUR
HÜSEYİN SUNGUR
Portakal Çiçeği Festivali "Fırsatçılık" festivali olmasın
Özge Sert
Özge Sert
Zihnimiz Bize Oyun Mu Oynuyor ve Düşüncelerimize Ne Kadar Güvenebiliriz?
Prof. Dr. Selman Vefa YILDIRIM
Prof. Dr. Selman Vefa YILDIRIM
ÇOCUKLAR, CEP TELEFONLARI, SOSYAL MEDYA, OYUNLAR
Yaprak Karakaya
Yaprak Karakaya
4D İşçilerin Kayıp Hakları ve Geleceği: Taşeron Düzenlemesi Çözüm Müydü?
Erkan Mındık
Erkan Mındık
TAŞRALAŞAN TÜRK FUTBOLU
Yeliz Gökçe Ezer
Yeliz Gökçe Ezer
VAR BİR HAYALİMİZ
CEZALAR CAYDIRICI OLMALI
Alaattin Bozkurt
CEZALAR CAYDIRICI OLMALI
Şiir Köşesi
Şiir Köşesi
DEĞİŞTİ
Şeyda Aydemir
Şeyda Aydemir
SİLAHLARIN GÖLGESİNDE ADANA'DA YAŞAMANIN ZORLUĞU
Av. Sinan Tumlukolçu
Av. Sinan Tumlukolçu
BARO BAŞKANLIĞINA ADAYIM
Çağnur Korkmaz
Çağnur Korkmaz
Mahremiyet Eğitimi Aile de Başlar  
Ortası Yok
Fadime AĞARTAN
Ortası Yok
Zindan
Meryem Çam
Zindan
Editörden
Editörden
Başarının Mimarı Zeydan Karalar
Mustafa Şahin
Mustafa Şahin
Sanatı destekleyecek misiniz?
Ahmet Erol
Ahmet Erol
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRKLERDE BİLİM SEVGİSİ EĞİTİME VE BİLİM ADAMLARINA SAYGI
Fulya Odabaş
Fulya Odabaş
Diyabet
ÇOCUK NÖROLOJİ UZMANI DOÇ.DR.GÜLEN GÜL MERT
ÇOCUK NÖROLOJİ UZMANI DOÇ.DR.GÜLEN GÜL MERT
Dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu (DEHB 2)
SUÇ DÜNYASININ Z KUŞAĞI
Av.Ali Çağlar ÜNAL
SUÇ DÜNYASININ Z KUŞAĞI
ÇOCUK GELİŞİMİ VE AİLE DANIŞMANI AYŞE BAZ ERGİN
ÇOCUK GELİŞİMİ VE AİLE DANIŞMANI AYŞE BAZ ERGİN
Anne Babanın Benlik Durumlarının Çocuğun Gelişimi Üzerine Etkileri
"Bir insana işte bu kadar toprak yeter!"
ABBAS KÜÇÜK
"Bir insana işte bu kadar toprak yeter!"
SGK TARAFINDAN KARŞILANMAYAN KANSER İLAÇLARI DAVA YOLUYLA TALEP EDİLEBİLİYOR
Av.Ali Metehan Olgun
SGK TARAFINDAN KARŞILANMAYAN KANSER İLAÇLARI DAVA YOLUYLA TALEP EDİLEBİLİYOR
MİSLİ İLE DEĞİŞİM KARARI
Av. Ali Rıza KIYIKSAN
MİSLİ İLE DEĞİŞİM KARARI
Pandemi Cezaları İade Ediliyor
Kudret Şahin
Pandemi Cezaları İade Ediliyor
Minarelerin Akıbeti
Furkan Kızıltaş
Minarelerin Akıbeti
Ömer Öner
Ömer Öner
Ölüm Saçıyorlar!
Şansalan pardon MAÇALAN!
YUSUF ASLAN
Şansalan pardon MAÇALAN!
Çok Okunan Haberler
Şantiye ve Etkinlik Alanları İçin Pratik Çözüm: Mobo Kabin, Polyester Kabin ve Seyyar Tuvalet Sistemleri
Şantiye ve Etkinlik Alanları İçin Pratik Çözüm: Mobo Kabin, Polyester...
Kış:''Elektrikli Araçlara Güven Artıyor''
Kış:''Elektrikli Araçlara Güven Artıyor''
Dolar, Kan Kaybediyor!
Dolar, Kan Kaybediyor!
Doğa Yürüyüşlerinde Konforu Elden Bırakmayan Ayakkabılar
Doğa Yürüyüşlerinde Konforu Elden Bırakmayan Ayakkabılar
Adana'da Kaçakçılık Operasyonu
Adana'da Kaçakçılık Operasyonu
Ana Sayfa
YURTTAN
GÜNCEL
SPOR
SİYASET
EKONOMİ
SAĞLIK
TEKNOLOJİ
SANAT-MAGAZİN
DÜNYA
KÖŞE YAZARLARI
BASIN İLAN
Köşe Yazarları
Video Galeri
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Anketler
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
  • ADANA
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • GÜNCEL
  • SAĞLIK
  • SİYASET
  • SPOR
  • TEKNOLOJİ
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Anketler
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
sanalbasin.com üyesidir

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

Sitemizde bulunan yazı , video, fotoğraf ve haberlerin her hakkı saklıdır.
İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.

Yazılım: Tumeva Bilişim