Bir avuç ve “hiçbir şeyi olmayan” Filistinli için Amerika’nın koca savaş gemisi göndermesi utanç verici bir girişim olarak tarihteki yerini alacak.
İsrail hükümeti kurulduğunda Aralık ayı gibi “Filistin halkı görmediği kadar İsrail terörüyle yüzleşecek” diye yazmıştım. Çünkü tarihin en azılı kabinesini kurmuştu Netanyahu.
Ve aralıksız bombardımana tutulan yüzbinlerce Filistinlilerden biri Alagad yaşadıklarını Alaqad İsrail'in 1948'de yarattığı savaşına benzer şekilde Arapça ‘da felaket anlamına gelen kelime olan "Nakba"yı yaşadıklarını söylüyor.
“Daha dün büyükbabamın, huzur içinde yatsın, bana 1948 ve Nakbe hakkında neler anlattığını anladım. Bununla ilgili hikayeleri dinlediğimde anlamıyordum. Ve 22 yaşındayım ve dün Nakbe ‘yi tamamen anladım. Bu bizim 1948'imiz. Aynı şey. Bu başka bir Nakbe."
İsrail'in kuruluşunun gerçekleştiği 948’in 14 Mayıs’ında İngiliz yönetimindeki Filistin'deki Arap nüfusunun yarısı olan yaklaşık 700.000 Filistinli kaçtı ya da evlerinden sürüldü ve geri dönüşleri engellendi. Birçoğu Ürdün, Lübnan ve Suriye'nin yanı sıra Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'e kaçmak zorunda kaldı.
Filistinliler İsrail'in bağımsızlığını ilan ettiği tarih olan 14 Mayıs 1948 tarihini takip eden gün olan 15 Mayıs 1948 Nakbe Günü olarak sembolleşmişlerdir; bir daha böyle bir ”felaket” günü yaşamayacaklarını umarak..
Evet; hakları, toprakları, vatanları, canları, malları gasp edilen Filistinlilerin “el-Nakbe” olarak adlandırdıkları “felaketin” bir daha yaşanacağını o gün düşünüyor olabilirler. Ama o günün benzerleri hep yaşandı ve bu günlerde yaşananlar o günlerden çok daha acı çok daha vahşice..
O gün 500’den fazla Filistin köyü boşaltılmış ve resmi kayıtlara göre 800.000 Filistinli ülkesini terk etmek zorunda kalmış ve Filistin mültecileri sorunu ortaya çıkmıştı. Ve bugün halen 10 milyonu aşkın Filistin nüfusunun yaklaşık 6 milyonu kendi yurtlarından uzakta mülteci olarak yaşamaya devam ediyor.
Ama tüm bunlara rağmen devlet olarak İsrail ve halk olarak İsrailliler geride kalan Filistinlilerden her zaman ürkmüş ve bir gün atalarının yaptıklarının bedelini ödemekten her daim korkmuşlardır.
İngilizlerin piyon devleti olarak Basel’de temeli atılan İsrail daha sonra efendisini değiştirerek Amerika piyonluğuna soyunmuş ve Amerika ’sız bölgede varlığını sürdüremeyeceğini son “yardım çığlığıyla” bir kez daha göstermiştir.
Biz her ne kadar “Nakbe”nin 1948’le başladığını yazsak, düşünsek de aslında Filistinliler için “Nakbe” çok daha önce başlamıştı; Napolyon’un 1799’da Arap dünyasını işgaliyle..
Fransa'nın Arap dünyasını işgali sırasında Napolyon Filistin'i Fransız koruması altında Yahudilere anavatan olarak sunan bir kanun yayınladı. Napolyon 1948’deki İngiliz planıyla hareket etmişti. Yani Yahudiler aracılığıyla bölgede kalıcı olma..Ama o dönemde Napolyon bu millete burada bir devlet vaad etmemekte ısrar etmişti. Zira bu milletin neler yapabileceğini çok iyi biliyordu.
Ama 19. yüzyılın sonlarında plan İngilizler tarafından yeniden gündeme getirildi. Siyonistlerin başta İngilizler olmak üzere diğer sömürgeci güçlerde yürüttükleri lobi faaliyetleri sonuç getirmiş ve özelliekle 20.Abdulhamit’in deverilmesiyle bu sonuca hızla ulşmanın yolu açılmıştı.
Lobi faaliyetlerinin ana gündem maddesi Filistin topraklarında Yahudilerin Filistin’e kitlesel göçleriydi.
Nihayet İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour'un İngiliz Siyonist hareketinin önderi Baron Rothschild'e yazdığı bir mektupta Filistin bölgesinde bir Yahudi devleti kurulması gerekliliği dile getiriliyordu. Bu mektup tarihi kayıtlara Balfour Deklarasyonu olarak geçecekti. 1914 yılında Siyonist olan dönemin İngiliz başbakanı David Lloyd George da mektubun arkasında durdu.
Siyonistlerin Filistin'e İngiliz desteğiyle gerçekleşen akını Filistinlilerin sert direnciyle karşılaştı. Ama İngilizlerin Filistinlilerin topraklarına uyguladıkları fahiş vergilerle Filistinlilerin bir kısmı vergisini ödeyemediği toprakları Yahudilere satmak zorunda kaldı.
Kudüs'teki Filistin yönetimi toprak sorunuyla ilgilenirken, 1922'ye kadar Hayfa'da yaşayan Suriyeli bir lider olan İzzettin El Kassam İngilizlere ve Siyonistlere karşı silahlı mücadele çağrısı yaptı.
1935'te El Kassam'ın çevresi İngiliz güçleri tarafından kuşatıldı ve Kassam birkaç adamıyla birlikte öldürüldü. Onun direnci pek çok Filistinliye öncü oldu. 1936'dan itibaren İngiliz emperyalizmi ve Siyonizm'e karşı bir Arap isyanı başladı.
1939 yılında İngilizler isyanı bastırdı. Filistinliler kendilerini iki düşmanla birden savaşırken buldular: Sömürgeci İngiliz güçler ve Siyonist milis güçleri.Ve İngilizler Arap direncinin yumuşaması için kısa süreliğine de olsa Yahudi göçüne sınırlama getirdi.
Şimdi İngilizlerin başı Yahudilerle derde girecekti..
Nitekim bu sınırlamadan hoşlanmayan Yahudiler İngiliz devlet adamlarına karşı terör faaliyetlerinde bulunmaya başladılar.
İngilizler için mesele içinden çıkılmaz hal almıştı. Kendi elleriyle besledikleri, şimdi kedilerine silah doğrultmaktan asla çekinmiyordu. Çözüm olarak ve meseleyi başlarından def etmek için konunu Birleşmiş Milletlere devretmeye karar verdiler.
Kasım 1947'de, BM Genel Kurul'u Filistin'in bir Yahudi, bir de Arap devleti olarak ikiye bölünmesini öngören bir plan teklifinde bulundu. Ancak BM’nin ortaya attığı plan Filistinlilerin hoşuna gitmedi. Çünkü yüzde 5.5’lik bir Yahudi nüfusu Filistin’in %55’ine sahip olacaktı. Tabi Yahudiler bu planı hemen kabul ettiler.
Ama boş durmadılar Yahudiler. Terör faaliyetleriyle birçok Filistin köyünü boşalttırmayı başardılar.
14 Mayıs 1948'de İngiliz mandası sona erecekti. Bu tarih yaklaştıkça, Siyonist güçler Filistin topraklarını ele geçirme çabalarına hız verdiler. Nisan 1948'te Siyonistler en büyük Filistin şehirlerinden biri olan Hayfa'yı ele geçirdi. Daha sonra gözlerini Yafa'ya çevirdiler. İngiliz güçlerinin ülkeden resmen ayrıldığı gün Siyonistlerin o dönemki lideri David Ben Gurion İsrail Devleti'nin kuruluşunu ilan etti.
Filistinliler bir gecede devletsiz kaldı. Dünyanın iki büyük gücü ABD ve Rusya İsrail Devleti'ni dakikalar içinde tanıdı.
Ardından hepimizin bildiği Arap-İsrail savaşları başladı. BM arabulucu olarak İsveçli diplomat Folke Bernadotte'yi atadı. Bernadotte Filistinlilerin çektiği acılara kayıtsız kalamadı ve bu acıyı BM’ye taşımaya karar verdi. Ancak çok geçmeden Siyonistler tarafından bir suikastla öldürüldü.
1949 yılına kadar 700 binin üzerinde Filistinli mülteci durumuna düştü ve 13 binden fazla Filistinli İsrail ordusu tarafından öldürüldü.
Bernadotte'nin yerine Amerikalı yardımcısı Ralphe Bunche atandı. Tahmin ettiğiniz üzere yapılan müzakereler, Siyonistler, İsrail’e daha fazla toprak vermeleri şeklinde sonuçlandı.
Mayıs 1949'da BM'ye kabul edildi ve tarihî Filistin topraklarının %78'i üzerindeki hakimiyeti tescillenmiş oldu. Kalan %22'si ise hala işgal altındaki Gazze Şeridi ve Batı Şeria olarak şekillendi.
İşte bu gelişmelerin yaşanmaya başlandığı 14 Mayıs 1948 tarihi felaket yani “Nakbe” olarak anıldı.