Amerika 1979’da Pehlevi’nin devrilmesinden bu yana ilk kez İran’a doğrudan bir saldırı gerçekleştirmiş ve o meşhur B2 Bombardıman uçaklarıyla İran nükleer santrallerini vurmuştu. Bu saldırı sürecinde 125 uçak İran’ı yanıltmaya yönelik bir dizi faaliyetlerde bulunmuştu. Yani operasyona katılan uçak sayısı bazı kaynaklara göre 125 bazı kaynaklara göre de 130’du.
Tabi İran bu saldırıya karşı misilleme yapmasa olmaz. Bunun için Hürmüz boğazını kapatmak da dahil bir çok seçeneğe sahip olduklarını söylemişti İran Dışişleri Bakanı.
Ve İran saatler önce Katar’daki Amerikan üssüne bir misillemede bulundu. Tabi bu misilleme zarar vermekten ziyade kendi halkına mesaj içeren sembolik bir saldırıydı. Bu benim yorumum değil, İranlı yetkililerin söylemiydi. İranlı yetkililer yapılacak misillemenin sembolik olmasına özen göstereceğiz demişlerdi bazı haber ajanslarına.
Peki Amerika bu “sembolik misillemeye” sembolik olmayacak bir şekilde cevap verirse İran hangi kartını oynayacak? İşte bu sorunun cevabı tüm dünya devletleri ve o devletlerin ekonomistlerinin endişeyle beklediği bir cevap. Çünkü İran dünyanın petrol arzının beşte birinin (20 milyon varil) ve sıvılaştırılmış gazının çoğunun her gün sevk edildiği hayati bir ticaret yolu olan Hürmüz Boğazı'nı kapattığında büyük bir ekonomik felaket dünyayı bekleyecektir.
Bu dar deniz yolu aslında oldukça korumasızdır ama Her gün yüzlerce tankerin Basra Körfezi ülkelerinden petrol taşıması nedeniyle de hayati öneme sahiptir. Boğazın uluslararası nakliye için kullanımı, 1994 yılında yürürlüğe giren 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 37. maddesinde tanımlanmıştır. Belgeye göre, boğazdan geçen gemiler, askıya alınamayan kıyı devletinin karasularından engelsiz transit geçiş hakkına sahiptir. Tabi İran ve Amerika bu belgeyi onaylamamışlardır.
İran, Hürmüz Boğazı'ndaki karasularını iki kez genişletti: 1934'te üç deniz milinden altı deniz miline ve 1959'da altı deniz milinden 12 milden. 1993 tarihli bir İran yasasına göre, 12 deniz mili içindeki Hürmüz Boğazı İran'ın karasularının bir parçası olarak kabul ediliyor.
Tabi İranlılar İngiliz sömürgesinden sonra (20.yüzyılın başlarında) yani İngili Peki İran Hürmüz’ü gerçekten kapatabilir mi? Fiili olarak kapatma kabiliyetine sahip tabi ki. Mesela boğazın en dar kısımlarına mayınlar döşeyebilir ya da buradan geçen gemileri taciz ateşiyle oldukları yerde demirletip boğazı tıkayabilir, bloke edebilir. Bunlar pekâlâ mümkün. Ama pratikte mümkün olan bu girişime karar vermek uygulamaktan çok daha zor. Bu zorluğun birkaç nedeni var tabi. Mesela birincisi gerek Filistin, gerekse İsrail İran çatışmasında ya da savaşında gönlü İran’dan yana olan bölge ülkelerini karşısına almayı göze alabilecek mi? Bu ülkelere Türkiye de dahil tabi ki. İkincisi Orta Doğu petrolüne bağımlı olan AB, Çin ve Japonya gibi birçok ülke enerji güvenliğini sağlamada zorluklarla karşılaşacaktır ve bu zorlukların sebebi olarak da İran’ı göreceklerdir. Amerika’nın algı çalışmasıyla da İran’a karşı tutumları değişebilir. Bu devletler arasında özellikle petrol alımını büyük oranda İran’dan sağlayan Çin çok ciddi zarar görebilir. Düşünün; 2025'in ilk üç ayında Çin, boğazdan günlük 5,4 milyon varil ham petrol ithal etti. Tabi AB’nin karşılaşacağı zorluklar belki çok daha fazla.. Zira yakın zamana kadar AB'ye yapılan petrol ithalatının önemli bir kısmı Rusya'dan geliyordu. Ama Rusya’ya yönelik yaptırımlar nedeniyle ithalatın yönü Suudi Arabistan, Kuveyt, BAE ve Irak'tan gelen petrole dönmüştü. EW bunlar da Hürmüz Boğazı üzerinden bu akışı sağlamaktalar. Üçüncüsü; Var olan petrolünü ulu orta satamayan ama el atından satarak ekonomisini ayakta tutan İran’ın kendisi adeta “ekonomik intihara” sürüklenebilir. Bu “kaçınılmaz intiharı” göze alabilecek bir İran var mı bilemem. Ama eğer İran Dışişleri Bakanı Putin’den bir güvence ya da ekonomik açıdan ciddi teklifler ya da “avanslar” aldıysa başka..Zira Rusya için Hürmüz Boğazı'nın kapatılması, artan dünya petrol fiyatlarının zemininde önemli bir fiyat avantajı yaratır ve en büyük petrol ihracatçılarından biri olan Rusya,petrol fiyatlarındaki herhangi bir artışla önemli miktarda döviz geliri elde eder ve de Putin İran’ı bu yönde teşvik edebilir. İran’ın boğazı kapatma tehditler yeni değil tabi. Mesela 2012’de yaptırımlar geldiğinde ve 2018’de Trump’ın nükleer anlaşmadan çekilmesi sırasında bu tehditler tekrarlanmıştı. Ama her hangi bir eylemde bulunulmamıştı. Şimdi durum aslında çok daha farklı ve çok daha ciddi. Her ne kadar son söz dini lider Hamaney’de olsa da gözdağı amacıyla İran Parlamentosu bu “kapatma” girişimini onaylayıp topu Ulusal Güvenlik Konsey’ine attı. Son kertede; olası bir ablukanın İran’ı ihracat gelirlerinin %90'ından mahrum bırakacağını ve ayrıca ABD ve müttefiklerinin boğazı açmak için askeri bir operasyon düzenlemesine neden olacağını ve hatta bu savaşta diplomatikle sınırlı da olsa İran safında yer alan devletlerin homurdanmasına sebep olacağından boğazı kapatma, ablukaya alma olasılığı düşük görünüyor. Ancak bu düşük orana birkaç şerh koymak lazım; Birincisi; İran’ın bölge ülkeleriyle varsa gizli görüşme ve anlaşmaları İkinci; Rusya ile açıklanmayan ve mutabık kalınan noktalar Üçünsü; savaşa bölge ve bölge dışı devletleri dahil etmeye zorlayarak savaşı uzun zamana yayma düşüncesi gibi şerh koyduğum noktalar İran’ın boğazı kapatmasına sebep olabilecek noktalardır.
Yorumlar
Kalan Karakter: