Dünya tarihinin ve geleceğinin en tehlikeli hastalığıdır Faşizm.
Faşizm deyince genelde devlet bazında yapılan aşırı milliyetçi baskılar anlaşılır. Oysa Faşizm Giovanni Gentile’nin, Mussolini için yazdığı La dottrina del fascismo” ( Faşizm doktrini )makalesindeki ilkelerle, yahut bazılarının tarifinde olduğu gibi burjuvanın diktatörlüğüyle sınırlı değildir. Bu hastalık devletlerin ruhunda olabileceği gibi kişilerin ruhunda da var olabilen ölümcül bir hastalıktır.
Yani eğer kendi düşüncelerinizi, inançlarınızı, ideolojilerinizi bir başkasına “zorlamayla dayatma” ve buna karşılık (o) başkasının inancını, düşüncesini hiçe sayma (kabul edip etmemekten bahsetmiyorum) gibi bir alışkanlığınız varsa sizin damarlarınızda bu hastalığa sebep olan virüsler dolaşıyor demektir.
Tabi bu arada bunu doğal ya da doğuştan var olan bir özellik olarak algılayıp “yapı meselesi” diye geçiştirmemek lazım. Bu hastalık çeşitli etkileşimlerle vücuda alınan virüslerin zaman içinde beyni uyuşturup ona hükmetmesiyle ayyuka çıkar.
Bu aşamada gözünüz renkleri daha net ayırır; kulağınız sesleri konuşulan dilleri, lehçeleri daha bir nefret ayrımıyla duyar ve dahası sizin gibi bütün insani uzuvlara sahip olan ama ırki olarak sizden olmayanların daha kötü avantajlara sahip olmalarını, sizden daha düşük statüde kalmalarını istersiniz.
Bu illet bir topluma sirayet ettiğinde ise toplumun tüm yaşam fonksiyonlarını askıya alır. Toplumu oluşturan her birey için, güvensizlik ve kaygı duygularının yarattığı bir savunma mekanizma haline dönüşür.
Psikolojideki "dehşet yönetimi" teorisi bu noktada kendini gösterir. Bu teoriye göre; insanlar da hayvanlara benzer bir şekilde kendini koruma içgüdüsüne sahiptir, ancak onlardan farklı olarak kendi ölümleri hakkında düşünebilir ve bir farkındalık geliştirebilirler; bu da kişiyi büyük bir dehşete düşürme potansiyeline sahiptir.
Ama İnsanların bu dehşetin üstesinden gelmesini sağlayan birkaç özelliği vardır; kültür, inanç ve ahlak. Bu özelliklere uygun yaşam süren insan hem kendini değerli görür hem de kendi dışında olanları. Ama bu önemli özellikleri kaybettiğinde insan, hayvanlar gibi sadece iç güdü motivasyonuyla hareket eder ve çevresine dehşeti yaşatır.
Çünkü Araştırmalar, insanların, “kendi ölümlülüklerini hatırlatan durumlarla karşılaştıklarında bir çeşit anksiyete ve güvensizlik duygusu yaşadığını ve buna, aşırı statü-arayışı, materyalizm, hırs, önyargı ve saldırganlığa daha eğilimli” hale gelerek yanıt verdiklerini göstermiştir.
Devlet olarak bu “hastalığın” önün alacak yasal ya da sosyal hayata dair düzenlemeler kararrlı biçimde hayata geçirilmez,bu “hastalığa sahip” kişilerin statüsünden ötürü onlara yönelik bir yaptırım uygulanmaz ise kendilerinde ideoloji polisliği hakkını göreceklerinden, zaman içinde sistematik ırkçılığı hayata geçireceklerinden hiç şüphe yok.
Peygamberi “"Irkçılığa çağıran bizden değildir. Irkçılık davası uğruna savaşan bizden değildir. Irkçılık davası uğruna ölen bizden değildir." Diyen bir dinin mensubu bir toplum olarak en azından inancın bu konudaki kesin hükmünü göz ardı etmemek gerekir.
Bizler 80 ve 90’lı yılların yanlış devlet politikalarının bedelini halen şehitler vererek ödeyen bir toplumun mensuplarıyız. Pekala 40-50 yıllık acı tecrübeden ders çıkaracak bir olgunluğa sahibiz. O nedenledir ki son birkaç yıldır topluma sirayet eden virüsü daha fazla içimize almamayı başarabiliyoruz.
Yine o nedenledir ki bizim tarihimizde Amerika’da olduğu gibi Irkçılık Karşıtı Araştırma Merkezleri gibi merkezlerin kurulmasına ihtiyaç duyulmadı.
Öyle ya! Göçmen ülkesi olan Amerika’da halen “renk ayrımına dayalı” ırkçılık gündemden düşmüş değil ve bunun için de özel olarak finansa edilen ırkçılık karşıtı kurumlara ihtiyaç duyuluyor. Mesela bahsettiğim araştırma merkezini finanse edenlerden biri Twitter'ın kurucusu Jack Dorsey olmuştu.
Hatta bazı ırkçı karşıtı Amerikalılar “Amerika’yı göçmen ülkesi olduğu için seviyorum” söylemlerini sık sık dile getiriyorlardı.
Eminim bizim toplumumuz o sağduyulu özelliği sayesinde bu tür araştırma merkezlerinin kurulmasına, başka etnik unsurlara sadakat yemini ettirecek bir noktaya gelmemize sebep olacak faşist zihniyete sahip olmaktan her zaman ki uzak duracaktır.