Adeta insanın doğal çevresinin bir parçası olan siyaset, sadece bizim ülkemizde değil gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerde futbol takımları gibi keskin taraftarları olan bir alandır maalesef. Arası yok…
Eğer bir siyasi pozisyon alırsanız, otomatik olarak bir tarafa katıldığınız ve dolayısıyla genellikle o tarafa uyan diğer tüm görüşleri seçmiş olduğunuz varsayılır. Ya Fenerbahçe’ye tezahürat edersiniz ya da Galatasaray’a. Her ikisine birden tezahüratta bulunma şansınızın olmadığı gibi. Olsa bile cesaretinizin olmadığı gibi..
Bir o taraftan bir bu taraftan diyenler anlık kazançları dışında süreli bir kazanca sahip olamıyorlar. Zaten siyaset dünyasında “ne şiş ne kebap” siyasetini yapanlar artık eskisi gibi de çok takip edilmiyor. Çünkü izledikleri yol çok zikzaklı olduğundan ve şeritleri net çizgilerle belirlenmediğinden şerit ihlalleri sonucunda pek çok kez siyasi kazaya sebebiyet verebiliyorlar.
Peki şerit ihlalleri yapmadan, zikzaklar çizmeden siyasi tarafların haklılıklarını ve haksızlıklarını şöyle kuş bakışıyla değerlendirmek, hem Galatasaray’ın hem de Fenerbahçe’nin yaptığı bazı şeyleri sevmek mümkün değil mi gerçekten de?
Yani görünen durum bunun mümkün olmadığı yönünde. Evet, bireysel bazda makul düşünceler ifade edilebilir ama kitlesel bir beğeni almaları çok zor.
Bir ülkedeki birden fazla siyasi partinin varlığı elbette o ülkede demokrasinin sağlamlığıyla yakından ilişkili ama bu ilişki bütünüyle zıtlıklar üzerine inşa edilmeli mi bilmiyorum.
Her siyasi parti kendi “beyazlığının” belirginleşmesi için “siyah” renge ihtiyaç duyar elbette. Neticede beyaz siyah var diye beyazdır, ve siyah da beyaz var diye siyahtır. Buraya kadar sorun yok. Bence sorun, bir toplumu şekillendiren siyasetin ve taraftarlarının bu şekilde keskin bakışlarla ifade ediliyor olmasında bence.
Siyasi partilere bağlılık, takımlara olan bağlılık ve aidiyet hissiyle aynı tonda ve seviyede olmamalı bence. Elbette hem lider bazında hem siyasi parti bazında gönüllerden geçenler olacaktır ve olmalıdır. Buna bir sözüm yok ama rakip görülenleri tümden “kötü” kategorisine sokup onları tümüyle görmezlikten gelmek de çok doğru olmasa gerek. En nihayetinde en iyisine oy vermesi gerektiğini bilmeli insan.. (Yoksa kastettiğim apolitik bir anlayışla sahip olmak değil..)
Öyle olmayınca yani daha geniş düşünme ve objektif değerlendirme yeteneklerinden mahrum kalınca insanlar, elbette “apolitik” gençlerin oranı da bir hayli artacaktır. Nitekim her seçim öncesinde yapılan anketlerdeki “karasızlar veya “fikrim yok” diyenlerin oranlarının bir hayli fazla oluşu ortada.
Doğruya doğru, yanlışa yanlış, yapılanı görmek, yapılmayanı da ortaya dökmek hem siyasetçiye olan güveni beraberinde getirir hem de siyasi arenayı antipatik bir ortam olmaktan kurtarır. Bu durumda ne apolotik gençlerin sayısı artar ne de bir araya gelen “kahve milletimin insanları” nın birbirlerine sık sık “siyaset konuşmayalım” uyarıları yapılır.
Oysa siyasilerin çok kullandığı ve siyaseti çözüm aracı olarak gösteren bir dii cümleler vardır: “sorunu siyasi yollarla çözelim..”Ya da “siyasetin bittiği yerde savaş başlar”gibi..Ama kahve milletimin insanları bu söylemlerin doğruluğuna inanmıyor olmamalılar ki sorunun siyaset olduğu bir problemi dahi yine siyasetle çözmekten kaçınıyorlar. Anlaşılan siyasete yüklenen “idare-i maslahatçılık,iki yüzlülük ya da sinsilik” gibi anlamlar halkın zihninde her geçen gün daha bir rağbet görüyor
Aslında insanın olduğu her yerde siyaset adı konulmasa da kendini gösterir. Evde, iş yerinde, devlet kademesinde, yönetim şekillerinde, arkadaşlık ortamlarında, kısaca her yerde. Bu cümleye hak vermeniz siyaseti nasıl anlamlandığınıza, araçlarını ve üslubunu(siyasetin) nasıl belirlediğinize bağlı elbette.
Hülasa siyaset özünde uzak durulması gereken bir şey değildir. Onu yaşantınızın hangi alanında konumlandırdığınız ve onu hangi zihin ve düşünce yapısıyla kullandığınız önemlidir aslolan.
Feodal siyaseti mi tercih edeceksiniz yoksa demokratik siyaseti mi? Feodal siyaseti tercih edecekseniz dünyanın sadece sizin etrafınızda döndüğünüzü düşünüp kutuplaştırıcı dilleri kullanma eğiliminde olursunuz. Yok eğer demokratik siyaseti tercih edecekseniz çizginizden, duruşunuzdan taviz vermeden ama rakiplerinizin ne düşündüğüyle de ilgilenerek tabana, topluma iyi örnek olursunuz.
Bu (demokratik siyaset)sadece devleti idare etmeye aday siyasi partiler için geçerli değildir.