Öğrencilere sadece adını söylediğimiz asker sayısı açısından küçük de olsa kazanılan Zafer açısından İslam dünyasının önemli savaşlarından biriydi.
Moğol hükümdarı Hülagü Han Bağdat’a doğru yola çıktı Bağdat’ı sadece kendilerine özgü kuşatma taktiği ile kuşatan Moğollar şehri yakıp yıktılar. Dönemin en büyük kütüphanesi de bu yok oluştan nasibini alınca Ortadoğu’nun gizemli tarihi de yok oldu.
Moğollar sadece Bağdat’ı ele geçirmeyi de kalmadılar. Halep ve Dımaşk'ı da muhasara ettiler. Tabii Eyyubi hükümdarı Mısır’a hemen bir heyet gönderdi ve acil yardım isteğinde bulundu.
O sırada Memluklerin başında yönetiminden pek de memnun olunmayan Melik-ül Mansur Ali bulunuyordu ve Moğollarla baş edecek bir güçte de değildi .
Devreye Emir Kutuz girdi. Ulemanın ve askerin desteğini alıp Mansur Ali'yi yerinden etti ve Melik-ül Muazzam olarak Memlûk tahtına oturdu.
Vakit kaybetmeden yardım çağrısına olumlu cevap verdi. Neticede Moğollar Halep ve Dımaşk ‘ ‘ta başarılı olurlarsa sıra kendilerine gelecekti.
Fakat bu muazzam güçle nasıl başa çıkacağı konusu muammaydı Emir için. Moğolları iyi tanıyordu. Zira yıllar evvel Moğollar tarafından esir alınmış ve köle olarak satılmıştı.
İlginç bir yaşam hikâyesi vardı Moğol esaretinde.
Kafasında henüz başarıya ulaşacak bir taktik yahut bir komuta kadrosu oluşturulmamıştı. Karamsarlığa kapılsa da kısa sürdü bu halt-i ruhiyesi.
Çünkü zamanında kendisi gibi Moğollara esir düşüp de köle pazarında satılığa çıkartılan ve sonra yine kendisi gibi azimle yürüyüp başarıya ulaşan Baybars adındaki kumandanının bu kuvvetle baş edebileceği kanaatine varmıştı. Bunu daha önce de düşünmüştü.
Ancak Baybars el Bundukdari, saygın ve güçlüydü. Neden ancak.. Çünkü kendine rakip olacağını çok iyi biliyordu olası başarıyla.
Emir Kutuz kendini tüm bencil duygularından ve utaht ihtirasından arınırdı. Önce din,önce ümmet önce vatan dedi.
Ve Baybars ‘ı yapılacak savaş için ordunun başına geçirdi. Artık tarih Baybars'ı yazmaya, Islâm alemi de Baybars ‘ı tanımaya hazırdı.
Nihayet büyük bir orduyla Suriye ‘ye doğru hareket ettiler.
Yolda bir kısım devlet ricali korkularını açığa vurduysa da Sultan Kutuz ‘un hitabeti karşısında hem mahcup oldular hem de kaybolan cesaretlerine kavuştular.
Bu sırada Moğol ordularının başında Başkomutan olarak Ketboğa vardı.
Ketboğa nice zaferler tatmış asil ve bir o kadar da acımasız bir komutandı. Zeki, hırslı ve kararlıydı.
Mısır ordusu yol üstündeki Haçlı koltuklarından tarafsız kalmalarını bildirecek elçileri kontluklara yolladı.
Zaten Moğol zulmünden çok çeken Kontlar bunu severek kabul ettiler.
Ayn-ı Calut'a ulaşan Memlûk ordusu Moğolları beklemeye koyuldu. Beklerken de taktiklerini her daim gözden geçirip yeni fikirleri değerlendirdiler.
Bu sırada komutanlarının tüm ısrarına rağmen Hülagu’yu beklemeden yola koyulan Ketboğa Ermeni ve Gürcüleri de ordusuna dahil etti.
Muazzam sayıda bir orduydu. Yürürlerken gök sallanırdı adeta. Yıldızların asıldıkları boşluktan düşecekleri sanılırdı. Atlarının yere sağlam basan nalları toprağı yarardı.
Nihayet Emirle tanışma vaktiydi. İki ordu karşı karşıya geldi. Moğolların usta okçuları gök kubbeyi siyaha boyadı adeta.
Ok yağmuru karşısında her ne kadar tedbir alınsa da, tarih Moğolların oklarının hedefi ıskaladığını yazmamıştı o ana kadar Yine öyle oldu. Ok yağmuru kesildiğinde binlerce Memlûk askeri toprağa düşmüştü.
Şimdi sıra Baybars’taydı. Yeri göğü sağır eden “Allah Allah!" nidalarıyla Moğollar üzerine yürüdü Baybars ve ordusu.
Moğollar ilk başta afallayıp binlerce kayıp verseler de toparlanmayı başardılar. Ketboğa yine yapmıştı yapacağını. Geride dinlendirdiği ve gizlediği askerini devreye sokmuş ve yorgun olanları dahice bir yolla geriye almıştı.
Memlûk ordusu taze Moğol kuvvetleriyle baş edemiyordu. Üstelik Moğolların zehirli kapanlarına takılıyor ve acılar içinde can veriyorlardı.
Baybars askerine geri çekilme emrini verdi. Öyle bir geri çekilmeydi ki bu can havliyle kaçışın ta kendisiydi.
Ketboğa zafere doğru yürüyordu. Bu defa topyekûn hareket emrini verdi ve binlerce Moğol Memlukleri kovalamaya başladı. Ketboğa Baybars’ın canlı yakalanmasını ısıtıyordu. Emir verdi. Getirene büyük ödül vardı.
Emir Kutuz savaşı ve bozgunu soğuk kanlılıkla izliyordu. Kendisine doğru kaçarak gelen ordusunu ve onları kaçıran Moğolları.
Moğollar emin adımlarla kaçan orduyu takip ederken bir anda neye uğradıklarını şaşırdılar. Evet Ketboğa dahiydi ama ondan daha dahi olan biri vardı savaş meydanında, Baybars.
Kaçış ve yenilgi sahteydi.
Bu sahte oyunun kazanılması için verilen canlar da gerçekti. Baybars tüm Moğol ordusunu geride bekleyen ve ateşli silahlara sahip asıl ordusuyla başbaşa bırakmayı başarmıştı.
Sultan Kutuz miğferini çıkarıp kendini tanıması için ordusunun arasına daldı ve bizzat kılıcıyla düşmanla savaşmaya başladı. Ordusu daha da galeyana gelmişti. Moğolların çemberi yarıp kaçmasına bile fırsat verilmedi.
Ketboğa tüm ısrarlara rağmen kaçmayı reddetti ve nihayet oğluyla birlikte esir edilip idam edildiler..
Yorumlar
Kalan Karakter: