Fransa’nın Macron’u Napolyon Olma Hayalindeyse Eğer...
Son zamanlarda Fransa ve Almanya adeta “yürek yemiş”ler gibi..
“Yürek yemişler” diyorum çünkü Rusya’ya yönelik adeta “savaşa hazırız” mesajları vermeye başladılar.
Putin’in tavrı net: “Herhangi bir askeri sevkiyat olursa vururuz.” Evet bu kadar basit.
Ama bu devletler ve dahi NATO yürek yemeden önce Rus savaş tarihini ve coğrafyasını inceleseler fena olmaz. Hoş eminim generaller çoktan incelemeye almışlardır.
Hiç olmazsa Rusya işgali öncesi generallerine düşmanlarının "flora ve faunasını" incelemelerini emreden Napolyon’u örnek alsalar,acemice bir çakma Napolyon hevesine yeltenmeyecekler.
Modern dönemin Napolyon’u olmaya hevesli Macron’un Napolyon “taklidi” bile kendi tarihinden bihaber olduğunu gösteriyor.
Macron 19.Yüzyılın başlarında yaşadıkları Napolyon savaşlar dizisinden dönüm noktası olacak olan Wagram veya Austerlitz savaşlarında olduğu gibi kahramanlık göstermek istiyor olabilir ama istemekle o kahramanlık destanını yazacak koşulları oluşturmak ve “atası” Napolyon gibi savaş meydanlarında anlık ve kuvvetli sezgilerle karar verebilmek apayrı şeyler;tıpkı “düz adamlık”la “” dahilik arasındaki fark gibi. Napolyon rolünü kapmaya çalışan Macron’la Napolyon arasındaki temel fark işte budur.
Daha Afrika sömürgelerini bile koruyamayan Macron’un Almanya’yı da yanına alarak Rusya’ya karşı tehdit unsuru olarak görünme çabası olsa olsa ABD’nin kendisini arkadan zorla “ittirmesiyle” olacak bir şeydir.
Eevet;kılıç sallamak kolaydır ama bir o kadar da tehlikelidir. Her an kendinizi kesebilir, kendinizi yatağa mahkum hale getirebilirsiniz. Üstelik sallanacak kılıcı zorla Macron ve diğer liderlerin eline sıkıştıran Amerika’ya kendilerini yaralama riski kat ve kat daha fazladır.
Fransa’nın Macron’u Napolyon,Almanya’nın Scholz’u Bismarck olma hayalindeyseler, onlar kadar çok okuyup onlar kadar çok çalışmaları lazım
Öyle ya; Napolyon bırakın sürgün hayatındaki okumalarını, savaşta cephedeyken bile okumayı bırakmamış biriydi. Evet, savaş öncesi bir stratejisi yoktu ama savaşa anında verdiği refleksler onun içine işlenmiş kitapların bir tezahürüydü.
İngiliz sömürgesi Hindistan'ına bir saldırı planlarken, Fırat Vadisi'ndeki savaşları konu alan tüm kitapların bir derlemesinin yapılmasını emretmişti. Hatta daha ileri gidip Büyük İskender'in Pers seferlerini dahi istemişti. Çevresindekiler Hindistan seferini beklerken o ani bir kararla Rusya İmparatorluğuna bağlı Litvanya’yı hedef almıştı.
Ve incelediği tüm kitaplardan o coğrafyanın tüm gerekliliklerini dikkatle not almıştı. Zaten savaş stratejisindeki en büyük becerisi “yerinde ikmal” stratejisiydi. Yani çok gerilerden gelecek ikmal değil, işgal ettiği bölgelerin kaynaklarından elde edilecek ikmal..
Bu günkü çakma Napolyon’da tezahür eden tek şey ise şov ve magazinsel kişiliği. Ama tüm bu olumlu yanlarına rağmen hırsı ve kendini beğenmişliği onun sonunu getirmeye yetmişti. O bile uluslararası dengeleri analiz etme yeteneğini bir noktadan sonra kaybetmiş ve bu nedenle ilk büyük yenilgisini İngilizlerin de dolaylı desteği ile Osmanlı Paşası Cezzar Ahmet Paşa’ya karşı almıştı.
Aynı şekilde Rusya’ya kış şartlarında yaptığı ve sonunun başlangıcına neden olan saldırı da onun gibi siyaset ve savaş dâhilerinin hırslarına nasıl yenik düştüğünü göstermiştir. Ve Macron gibi “düz adamlar”ın karşılaşacağı sonu bundan çok daha trajik olacaktır.
Putin’in avcunu ovalayarak beklediği çakma Napolyon’un Putin’den alacağı çok ders var. Belki Putin Orijinal Napolyon’un o coğrafyayı incelerken okuduğu kitaplardan birkaçını hediye edip gerisin geri göndere de bilir.
Zaten Putin son röporatajında “artık Batı'ya güven kalmadı, Batı'nın Rusya ile ilgili herhangi bir kırmızı çizgi görmemesi durumunda Batı ile ilgili tüm kırmızı çizgilerimiz ortadan kalkacak” şeklinde demeçler vererek çakma tarihi şahsiyetleri açıkça uyarmıştı. Hoş birkaç gün önce yaptığı nükleer tehditten sonra dut yemiş bülbüle dönmüşlerdi ama sanırım Putin o tehditle sınırlı kalmak istememiş.