Geçenlerde Fransız siyaset bilimci Francois Burgat ile yapılan bir söyleşiye dek geldim ve hu söyleşiyi alıntılayarak burada yazma ihtiyacı duydum. Aslında benzer şeyleri İslam dünyasının her köşesinde ve her sıradan insanın ağzında duyarız ama aynı ifadeleri gayri Müslüm birinin ağzından duymak ve üstelik bu kişi ülkesinin akademik dünyasında ciddiye alınan biyiyse o ifadelerin değeri ve etkisi tatbikî daha farklı.
Burgat’ın “Filistin için yeni bir dönem” başlıyor adlı yazısından esinlenerek kendisine sorulan ilk soru şuydu:
“Hayatınızı Arap dünyası ve Orta Doğu'da çalışmaya adadınız, bu da sizi bu alanda uzman kılıyor. Filistin tarihinde yeni bir dönem ne anlama geliyor?”
Soruya Burgat’ın uzun ama içinde oldukça anlamlı cümleleri içeren cevabı şu şekilde:
“Sakıncası yoksa İsrail anlatımıyla başlamak istiyorum. Modern tarihin en dramatik değişimi İsrail anlatısındaki değişimdir. Her şey 7 Ekim 2023'te değil, birkaç yıl önce, Başbakan Netanyahu'nun kendisini aşırı sağ güçlerle ittifak yapmak zorunda kaldığı ve onları hükümete getirmek zorunda kaldığı bir durumda bulduğunda değişti.
Bu durumdan önce İsrail'in anlatısı doğası gereği büyük ölçüde laikti. Ancak aşırı sağın iktidara gelmesiyle birlikte İsrail'de ulusal üstünlük ideolojisi yerleşmeye başladı. İsrailliler, ne Hıristiyanları ne de Müslümanları sevmediklerini açıkça söyleyerek genişlemenin gerekliliğini ilan etmeye başladılar. Bana göre bugün İsrail'deki temel değişim budur.”
Sözü Batı’nın İsrail’e verdiği desteğe getirerek çok net şekilde Batı’nın iktidarlar bazında İsrail’e bakışının röntgenini çekiyor bizim için:
“Batı'nın İsrail'e verdiği destek Batılı ülkeler için maliyetlidir. İtibarımızı ve evrensel insani ilkelerimizi yok ediyor. Fransız medyasının ve Batılı elitlerin Filistinlilerle ilgili olumsuz söylemlerini sürekli duyuyorsunuz. Siyasette dine yer verenlere İslamcı ve kökten dinci deniyor. Ancak İsrail ile ilgili bu tür yargıları hiçbir zaman duymayacaksınız.”
Cevabi paragrafın son cümleleri çok anlamlı.
Burgat devam ediyor anlatımına:
“Ancak İsrail bize Tanrı'nın onlara bu toprakları nasıl verdiğini ve onları seçilmiş halk haline getirdiğini anlatıyor. Fransa'da laik siyaset söz konusu olduğunda kendimizi lider olarak görüyoruz, siyasette dini reddediyoruz ama Yahudiler için bir istisna yapıyoruz; yalnızca Müslümanlar için bu istisna geçerli değil. Evrensel ilkelere olan itibarımız azalıyor.
İsrail'e körü körüne destek veren Batılı anlatı, evrensellik ilkelerinden koparak dramatik bir değişime uğradı.”
Paragrafın ikinci cümlesi Batı ikiyüzlülüğünü net şekilde ortaya koyuyor.
Bu anlatımlar İsrail açısından bir değerlendirme idi..Şimdi Filistin anlatısına bakalım:
“Filistin anlatısına gelince, onun sadece tek bir açıdan değiştiğini söyleyebilirim. Filistin'in anlatısı basit: İşgal altındayız, özgür olmak istiyoruz.