Hakkında pek çok hikâyeler yazılmış kendi deyimiyle “yaşlı adam” Rasputin “Rusya’nın şeytanı” lakabıyla da anlıyor. Kimileri için keşiş, kimileri için “şeytan” ve kimileri için de “sapık ve şarlatan”..
Hayatı hakkında Rusya tarihinde olağanüstü bir gizeme sahip olan Rasputin 1867-1916 yılları arasında yaşamış çiftçi bir ailenin çocuğuydu. Tarihe damgasını vuran şahsiyetlerin çocukluk dönemlerine baktığınızda mutlaka akranlarından farklı en az birkaç özelliğe sahip olduğunu görürsünüz. Tabi Rasputin de akranlarından farklı birkaç özelliğe sahipti: doğuştan sahip olduğu benzersiz “iç görü” ve sezgi..
Adının Rusça ’daki anlamı “günahkâr” olan Rasputin ’in hayatı zor geçmiş tabi. Annesi 12 yaşındayken ölmüş, evi tamamen yanmış ve kardeşi nehirde boğulmuş.
Rusya’da aziz mi yoksa iblis mi olarak tartışılan Rasputin için kesin olan bir şey varsa o da keşiş olmadığıdır. Hayatı genç yaşta Rus topraklarında etkili ve tehlikeli olarak kabul edilen olan ‘Khlistizm’ akımına kapılmasıyla değişmişti. Tanrı’nın merhametini hayatlarında görmeyi amaçlayan bu akımın mensuplarının, kötülük yapanlara karşı sert cezaları uygulaması ve neyin kötü olduğuna kendilerinin karar vermesi akımı bir hayli tehlikeli kılıyordu Rus topraklarında.
Okuma ve yazmayı çok sonraları öğrenen Rasputin amanla bu akımın adeta öncülerinden olacaktı. Çevresinde kehanet yeteneği, başkalarının “kendisini aldatma girişimlerinden uzak durduğu bir öngörü” ve ellerini hastalığın bulunduğu bölgeye koyarak insanları iyileştirme yeteneği ile tanınan ve zamanla ünü tüm Rus topraklarına yayılan Rasputin’i anlatan romanlarda her ne kadar abartı hikayeler yer almışsa da sonuçta geride romanlara konu olacak bir hayat.
Bu “haya” zamanla kendi gücünü olduğundan fazla gördü ve iktidara ortak olma arzusuyla yanıp tutuştu. O dönemde Rusya’da Çar’ın gücünden daha büyük bir güç asla tartışma konusu olamazdı. Rasputin ‘in bu arzusu çok tehlikeliydi o nedenle. Ama sezgisel yetenekleri onu kendisine yönelik tüm komplo ve tehditlere karşı korumaya ayrdımcı olacaktı.
Adeta güvenlik duvarıyla çevrili Çar’ın saraya adım atmak kaderinde olsa gerek ayağına gelen şansı iyi değerlendirdi. Çar’ın ve Çariçe’nin erkek çocuk istemesi ve bunun için keşişlerden ve kahinlerden yardım istemekten çekinememeleri onları Rasputin’le tanıştıracaktı.
Rasputin’in bu arada ünü ülke sınırlarını da aşmıştı, özellikle İngiltere Kraliçesi Victoria’nın torunu Veliaht Prens Aleksey’in hemofili hastalığına çare bulmuş olması onu uluslararası bir şöhrete kavuşturmuştu. Veliehatı nasıl tedavi ettiğine dair kesin bir bilgi yok ama hipnoz yeteneğiyle nabzı yavaşlatıp kan basıncını düşürdüğüne dair rivayetler oldukça popüler.
Bu popülerlik erkek çocuk isteyen Çar ve Çariçe’nin gözünden kaçmamıştı ve nihayetinde Rasputin saraya alındı, alınmakla kalınmadı Çariçe ’nin özel danışmanı olarak atandı. Kısa sürede Çariçe’nin adeta vazgeçilmezi oldu. Bu duruma tanık olan biri bunu “Çariçe Alexandra'nın "Sibirya Yaşlısı"na sınırsız inancı vardı ve onun katılımı ve tavsiyesi olmadan tek bir önemli karar bile vermedi.” Şeklinde yazmıştı günlüğüne.
Rasputin sarayda sadece danışman göreviyle yetinecek biri değildi. Kısa sürede sarayda etkili siyasi bir nüfuza ulaşmayı başardı. Tabi onun sarayda gizli bir ajandaya sahip olduğunu düşünenlerin sayısı da az değildi. Ama bu endişe ve kuşkularını Çar’a dinletmekte yetersiz kalıyorlardı çünkü onlara göre Çar adeta Rasputin ‘in kuklası durumuna düşmüştü.
Çar’ın onun danışmanlığında zorlu bir çok meselenin üstesinden geldiği bir gerçekti. Hal böyle olunca Çar’ın her konuda ona güvenmesi çok da şaşılacak bir şey değildi. Hatta askeri alandaki tavsiyelerini de dinlemiş olsaydı Bolşevik Devrimi dahi yaşanmıyor olacaktı zira Rasputin Çar’ı Osmanlı ile savaşa girmemesi konusunda ikna edememişti. Halbuki Rasputin savaşa girilmesi halinde Romanov Hanedanı’nın sonunu görüyor ve Çar’ı uyarıyordu. Nihayetinde Çar tarafından dikkate alınmayan öneri ve istek onun ve hanedanının sonunu getirdi.