--İsterse Kadın, Firavun Bile Olur..—
Hatshepsut
Milattan Önce 1500'lü yıllarda Mısır’da yaşadığınızı hayal edin. Tanrılar için gün boyu çalışıyorsunuz sonradan Piramit denilecek yapıar için. Köle olduğunuzu varsayarsanız sırtınızdan kırbaçlar eksik olmayacaktır. İyisi mi siz soylu bir Mısır prensi ya da prensesi olun.
Böylece hem tonlarca ağırlıktaki taşları metrelerce yüksekliğe çıkarmak zorunda kalmayacaksınız hem de sarayda ardı arkası kesilmeyen entrikaları dizi film izler gibi izleyeceksiniz. Tek sorununuz, bu dizilerin final bölümünde öldürülen karakterlerden bir olma olasılığınızın yüksek olması.
Tıpkı Firavun Hatshepsut'un kardeşi gibi..
Firavun deyince aklınıza muhtemelen erkek bir karakter geldi. Hayır değil. Üç bin yıllık Firavun tarihinde yanılmıyorsam tek kadın Firavundur kendisi.
Babası Thutmose Mısır’a “altın çağı”nı yaşatmıştı. Hani o önceki müfredatımızda geçen gereksiz bilgilerden biri olan “Yeni Krallık Dönemi.”nden bahsediyorum.
Thutmose, Mısır topraklarını kendinden öncekiyle kıyaslandığında yaklaşık iki katına çıkarmayı başarmıştı. Daha çok savaşmak istemiş ancak Fırat Nehri’nin diğer kıyısına geçmeye cesaret edememişti. Akıllıydı çünkü. Babillerle savaşmak çok akıl kârı değildi. Öyle de yaptı savaşmadı.
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamayı seven Thutmose de ölümden kaçamayınca Firavunluk tahtı boş kaldı. Birinin tahtı boş bırakmaması gerekiyordu. Ama Firavun olmak o kadar da kolay değildi. Babadan oğula geçen yarı tanrı özelliklerine sahip olan tek bir kişi vardı ama o da hem küçük hem de çok ağır hastaydı.
Thotmose’nin erkek varisi masallar dinlerken, savaş masalları ve hikâyeleriyle büyüyen kızı, kardeşinin tahtı hak etmediğini düşünerek Firavun olmaya karar verdi. Bunun nasıl olacağını o da henüz bilmiyordu ama kendini dinlediği masalların baş kahramanı yerine koyan bu kız her gece yatarken Firavun olarak tüm Mısır’a hükmettiğini hayal ederek uyurdu. Kimdi peki bu kız?
Hatshepsut.
Bu dönemde kızların yaşaması için iki seçeneği vardı Mısır’da. Ya evlenecek bol miktarda çocuk doğuracak ki o da erkek çocuk doğurursa; ya da tapınakta çalışacak ve tanrılara hizmet edip dans edecekti.
Eğer kardeşi küçük olmasaydı muhtemelen Hatshepsut’un seçenekleri de bunlardan biri olacaktı. Genelde Firavun kızları tanrıya hizmet etmek onlar için dans etmek seçeneğini tercih etmezlerdi.
Gün geldi hasta Firavun olan erkek kardeşi öldü. Ölürken oğlunu varis bırakmasına çok öfkelendi Hatshepsut. Ancak öfkesi yersizdi çünkü varis bırakılan kişi bebekti.
Halkına şöyle dedi: “ Kardeşimizin oğlu henüz bebek. Bu nedenle ülkeyi yönetmede ona ben yardımcı olacağım.
Bu nedenle halk onun ülkeyi yönetmesine izin verdi. Ancak Firavun olarak değil. Emanetçi olarak. Sabırsızlıkla küçük çocuğun büyümesini beklediler.
Hatshepsut ülke yönetimini ele aldığında bir şeyleri ıspatlarcasına ülkesinin kalkınması ve daha da güçlü hale gelmesi için yoğun çaba sarf etti. Halkı bu gayreti karşısında onun Firavunluğu hak ettiğini düşünmeye başladı.
Ancak rahipler aynı fikirde olmadığı gibi bir an önce küçük çocuğun büyüyüp tahta oturmasını istiyordu.
Nihayet büyüdü küçük çocuk. Artık gerçek Firavun olarak tahta çıkma vakti geldi. Rahipler avuçlarını ovalamaya başlamıştı bile. Tebliğ ettiler Hatshepsut’a. Ancak Hatshepsut tahtı bırakmaya hiç mi hiç niyetli değildi. Çocukken hayalindeki Firavun olacaktı o.
Şöyle dedi tahtı bırakmasını isteyenlere:
“ Babam her zaman benim veliaht olmamı isterdi. Erkek kardeşim yerine benim Firavun olmamı isterdi.”
Saray halkı devam edecek olan cümlelerini yarıda kesti. “Olamazsın “ diye bağırdılar. Bunun üzerine Hatshepsut onlara şöyle cevap verdi:
“ Ama tanrı Amon Ra bana Mısır’ı yönetebileceğimi söyledi. Bana dedi ki: ‘Hoş geldin, tatlı kızım, göz bebeğim,Yukarı ve Aşağı Mısır’ın hâkimi. Hatshepsut! Firavun sensin. Yani bizzat tanrılar benim Mısır’ı yönetmemi istiyor!”
İnsanlar mırıldanmaya başladılar kendi aralarında “kadından Firavun olmaz” diye.”Şimdiye kadar da hiç olmadı” diye devam ettiler mırıldanmalarına.
Hatshepsut ise onlara şöyle dedi:
“ O zaman benim erkek olduğumu hayal edin”
Hatshepsut insanların hayalden daha fazla inanmalarını istiyordu erkek gibi olduğuna.
Kadın kıyafetlerini çıkardı üzerinden ve dönemin en ihtişamlı erkek kıyafetlerini giydi.Tahta oturduğunda takma sakal taktı. Konuşmaya başladığında sesini kalınlaştırdı. Kızdığında bir erkekten daha fazla gürledi. Yürüdüğünde bir erkekten daha fazla sağlam bastı yere.
Zaman, onun geri adım attığına hiç tanıklık etmedi. Ve halkı kabullendi. Hiç savaşa girmedi ancak çeşitli bölgelere sefere gönderdi komutanları. Çok fazla anıt yaptırıp gücünü sembolleştirdi.
Hatshepsut’u, Nefertiti ve Kleopatra gibi Mısır'ın unutulmaz kraliçelerinden ayıran yönü de bir kraliçe değil firavun olması oldu.