C. Başkanı Erdoğan Kafkasya’yı Türkiye eksenli bir değişime zorlamaya devam ediyor. Elbete bunda Rusya-Ukrayna Savaşı’nda izlediği kısmen de olsa denge politikasının rolü büyük. Bir NATO ülkesi olarak her iki tarafla “konuşulabilir” olmak çok kolay bir şey değil. Üstelik ibresini biraz daha NATO’nun baş düşmanı Rusya’ya kaydırarak bunu yapmak çok daha parlak bir akıl gerektirir.
Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan tarafından elde edilen “24 saatlik zafer” aslında Türkiye için de stratejik bir zaferdi. Hoş; Cumhurbaşkanı ne ittifakı saklama gereği duymuş ne de zaferin sevincini saklama gereğini.. Nitekim BM Genel Kurulu'nda "Tek millet, iki devlet” diyerek ittifakı,24 saatlik zaferin ardından bölgeye ziyareti de zaferden duyduğu memnuniyeti açıkça göstermişti.
Ama ilginç olan nokta şu ki siyasi gözlemciler ne 2020'deki son Karabağ savaşında ne de bu operasyonda Türk askerlerinin veya teknisyenlerinin doğrudan askeri müdahalesi hiçbir şekilde tespit edilememiştir. Zaten Türkiye operasyonlarda aktif rol almadığını defalarca dile getirmişti. Böyle bir titizlikle yürütülen “tek millet, iki devlet” anlayışının ürünü olan dış politika Batılılar tarafından da “Erdoğan’ın muhteşem dış politikası” olarak değerlendiriliyor.
Zaten Bakü’nün kendi operasyonlarında Türk askerini veya teknisyenlerini kullanmaya ihtiyacı kalmadı;zira petrol ve gaz satışlarından elde ettiği geliri kullanarak ordusunu son on yılda büyük ölçüde geliştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da her sorunu savaş yoluyla halletme gibi bir anlayışının olmadığını Ermenistan’la normalleşme çağrısından anlıyoruz.Nitekin bu çağrıyı sık sık dile getirmiştir. Çünkü Erdoğan’ın amacı savaşla bir milleti dize getirmek değil,Bakü için kapalı sınırların açılmasıyla Kafkasya cumhuriyetleriyle ticari ilişkileri geliştirmek.
Cumhur Başkanı Erdoğan Kafkasya’yı yeniden şekillendirirken sadece Azerbaycan’la yetinilmeyeceğini iyi biliyor olmalı ki İsrail’le de ilişkileri normalleştirerek Azerbaycan’ın İsrail’den silah teçhizatı satın almasının önünün açmaya çalışıyor. Zaten bu tür askeri alışverişler daha önce de yapılmıyor değildi. Ve bu gayet anlaşılabilir bir şey. İsrail’de zaten ihtiyacı olan petrolü bu şekilde sağlama peşinde.
Ama bu siyasi hamleler komşumuz İran’ı oldukça rahatsız edeceği kesin. Çünkü Erdoğan İran sınırı boyunca yaklaşık 43 km uzunluğunda bir karayolu ve demiryolu koridorunu hayata geçirmek isterken bu isteğin gerçekleşmesi halinde İran’ın Ermenistan’la olan ticari ilişkileri sekteye uğrayabilecek. Neticede bu koridor Ermenistan'ı önemli ekonomik ortağı İran'dan etkili bir şekilde ayıracak.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan Hazar Denizi ve Orta Asya cumhuriyetlerindeki bölgeyi Türk ekonomisine açmakta ısrarlı. Esasında bu koridor yaptırımlarla ekonomisi güç durumda kalan Rusya için de sıkıntılı bir koridor. Çünkü İran’a uzanan serbest bir koridor Rusya açısından önemli. Rusya’nın bunu kabullenmesi sanırım Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politik manevraları ya da “kazan kazan” anlayışına uygun politik hamleleriyle mümkün olmuş olabilir.
Cumhurbaşkanı’nın Orta Asya Türk Cumhuriyetleriyle ekonomik ilişkilere kalkışması Batı’ya olan ihtiyacı bir nebze azaltacağından Batı Erdoğan’ın niyetinin farkında ve bu nedenle peş peşe Ermenistan’ın yalnız bırakılmaması gerektiğini dile getiriyor. Bu Batılı devletlerden Fransa açıkça Ermenistan’a askeri teçhizat noktasında yardım edebileceğini açıktan duyuran ilk devlet oldu.
Zaten Afrika’daki etkinlik alanını büyük ölçüde kaybeden Macron’un bu duyurusu Fransa’nın bu Karabağ meselesinin Türkiye lehine sonuçlanmasından duyduğu rahatsızlığı gözler önüne sermeye yetiyor.