-Bozguna doğru-
"Üç yüzbin kişinin başında olup da burnunun dibinde bu köprünün yapılmasına aldırmayan komutan yenilemekten kurtulamaz "
Gaza-yı Beç derlerdi Osmanlılar Viyana için. Dünyanın yarısından fazlasına hükmetmiş bir imparatorluk için tarihinde dertler bırakan şehir.
Kanuni'nin hayalini gerçekleştirmeye ramak kaldığı ilk kuşatma "Ferdinant dersini aldı hünkarım, kış da geliyor askerimizde kırılmalar başlar, lütfedin dönelim " diyen devlet ricalinin tavsiyesiyle kaldırılmıştı.
Zaten vezir-i Azam İbrahim Paşa Viyana 'ya gönderdiği mektupta "Malumunuz olsun ki,biz sizin beldenizi almaya gelmedik, Arşüdük'ü mağlup etmeye geldik. Kendisini bulamadığımız içindir ki burada bu kadar gün kaybettik " demişti.
Kanaatimce bu mektup zorunlu geri dönüşün zaaf olarak görünmesine mani olmak için yazılması düşünülmüş dahice bir fikirdi.
Kanuni 'nin vefatından sonra da kaynakların belirttiği üzere " Kleinkrieg" denilen Macar sınırındaki ufak çapta çatışmalar devam etti.
Kanuni'nin vefatından yaklaşık 120 yıl sonra bölgeden kötü haberler gelmeye başladı. 1.Leopold Protestan Macarları ezmeye başlamıştı.
Çok geçmeden 1637'de İmre Tökeli liderliğinde ayaklanan Macarlar tarihte görmedikleri katliama maruz kalıyorlardı. Vaktiyle Osmanlıdan kopmak için can atanlar şimdi canlarını kurtarmak için mazlumların sığınağına sığınmışlardı.
1675'de bir heyet geldi saraya." Yüce kanatlarınıza sığınmak isteriz." Diye ricada bulundu. Vezir-i Azam Ahnet Paşa bu ricayı kabul etmedi. Zira atılacak böyle bir adım Vasvar Anlaşması’nın müfredatımızda yer almayan maddelerinden birine göre aykırıydı. Anlaşmaya sadık kalınması gerekiyordu.
Tabi Tökeli vazgeçmedi. Sadrazam değişikliğini haber alır almaz tekarar iltica talebinde bulundu heyet adına. Yeni sadrazam, Merzifonlu Kara Mustafa Paşaydı.
Tökeli nihayet amacına ulaşacak bununla da kalmayacak, kendisine Kruç ve Orta Macaristan kırallığı verilecekti.
Tabi devletin başından devleti idare edenler bazı vukuatları saklarsa devletin başı da yanlış karar vermekten ve baş eğmekten kurtulamaz.
İşte Merzifonlu'nun sakladığı malumatlardan biri de, Avusturya topraklarına Osmanlı birlikleriyle Tökeli 'nin yaptığı tecavüzlerdi. Bu taciz saldırıları gittikçe artarken Sadrazam tüm bunları padişahtan gizledi.
Kaynaklar bu gizlemenin altında Tökeli'nin sadrazama gönderdiği altınlar olduğunu yazar.
Kısa süre sonra da Merzifonlu, Vasvar Anlaşması 'nın süresinin dolmasına 2 yıl kaldığı halde Tökeli 'ye yardım kararı alır.
Evet şimdi Osmanlı ,Vasvar'da yer alan "Avusturya ve Orta Macaristan arasındaki ihtilaflı bölgeye müdahale etmiş bulunuyordu."
Osmanlı kuvvetleri,Tökeli'yle beraber Tökeli 'den alınan yerleri alıp tekrar Tökeli 'ye verdiyse de kıral Leopold kısa sürede buraları tekarar geri almayı başardı.
Hatalar ve içten pazarlıklar sadece kişisel zararlar vermiyor malasef. Koca İmparatorluğun hatta Türk dünyasının mahvına da sebep oluyor. Nede mi bunu söyleme gereği duydum. Çünkü,
Avusturya kralı tüm bu yaşananlara rağmen Sultan IV.Mehmet 'e elçi yollamış ve Vasvar Anlaşmasının yenilenmesini istemişti. Fakat gelin görün ki Sadrazam bin türlü oyunla Padişahı anlaşmayı yenilememesi yönünde iknaya çalışıyordu.
Bu oyunlardan biri de " Avusturya taarruzları nedeniyle sahte feryatnameler yazdırıp" Avusturya 'nın olmayan katliamlarını ve halkın olmayan feryatlarını varmışçasına padişaha bildirmekti.
Yeniçerilerin istekli olup olmadığı sorusuna da "Gotar yenilgisi"ni telafi etmek istediklerinden oldukça istekliler şeklinde malûmat verdi.
Hatta 'Yeniçerilerin " Padişah bizi niye besler? Oturmaktan kötürüm olduk. Cenk isteriz. Sn Gotar'da kalan elbisemizi varıp düşmandan alalım " gibi yalan yanlış beyanları padişaha iletir " ve nihayet padişahı ikna eder.
Avusturya elçisi bir kez daha sulh için geldiğinde Sadrazamın sefer kararını görmekten başka kedisinden "Yanıkkale"nin terki iştenmiş ve o da
" Beni, Çasarım sulh yenilemek üzere gönderdi, memleket vermek üzere değil. Sefer kapısı açarak bu kadar kan dökmek revamıdır." Cevabını vermişti.
Sadrazam ise kendisini ülkesine yollamayıp göz hapsine aldırmıştı.
Avusturya durumu haber alır almaz ittifak arayışına yöneldi ve en güçlü destek Lehistan Kralı Sobieski'den geldi ve kral tereddütsüz 40 bin asker yolladı .
Bundan 89 yıl sonra Lehistan toprakları Avusturya Prusya ve Rusya arasında taksim edilip Lehistan tarihten silineceği zaman aklıma Fransa kralının bu sırada Sobyeski 'ye yazdığı mektup geldi.
" Leh kralı Sobyeski, Avustrya'nın imdadına, Viyana'yı kurtarmaya giderken XIV.Lui ona bir mektup yazarak 'İtme,senin dostun Avusturya değil; Osmanlıdır. Osmanlılar mağlup edilir, Balkanlardan atılırsa Lehistan devleti de sahne-i tarihten silinir-' " demişti.
Ne hikmetse Osmanlı'dan kopan hiçbir millet uzun süre huzur içinde yaşamadı. Macarlar Avusturya dan çekti, Lehistanlılar Avusturya ve Rusya 'dan..
Biz kısa bir son cümle hatta sonun başlangıcını belirten bir cümle ile yazımızı sonlandırıp savaşı, daha doğrusu -maalesef ki -hezimeti sonraya bırakalım ..
Yarım milyonluk Osmanlı ordusu yola çıktığında Fransa elçisi Granard şu ifadeyi kıllanmıştı: " Avusturya 'yı işgal etmek üzere o tarihe kadar dünyada hiç bir devletin bir araya getiremediği bir ordu ile Edirne 'den hareket ediliyordu"