Proje okul kavramı 14 Mart 2014 tarihli 6528 sayılı kanunla eğitim hayatımıza girmiş ve 2016 yılında konuyla ilgili yönetmelik yayımlanmıştır.
Bu yönetmelikte proje okulların amacı da “ Milli Eğitim Bakanının onayıyla özel program ve proje uygulayan eğitim kurumu olarak belirlenen yurt içinde ve yurt dışında, yerli veya yabancı kurum ve kuruluşlarla veya başka ülkelerle iş birliği anlaşmaları çerçevesinde kurulan ve ulusal veya uluslararası proje yürüten okul ve kurumlar ile belirli eğitim reformu ve programları uygulayan okullara yapılacak öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmelerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” şeklinde belirtilmiştir.
Başlangıçta bir okulun proje okul olabilme kriterleri “Uygulanacak projenin niteliğine uygun kendi türünde fizikî alt yapı, donanım, insan kaynağına sahip olması, eğitsel ve sosyal faaliyetler bakımından bulunduğu yerleşim yerindeki diğer okullar arasında ön plana çıkması,” şeklinde belirtilmişse de zamanla bu kriterler daha esnekleştirilmiş ve proje okul sayısı yıl geçtikçe arttırılmıştır ve maalesef bir dönem her okulu “Anadolu Lisesi” yapma girişiminden dolayı Anadolu liselerinin öneminin azalması gibi bu okulların çoğalması da bunların önemini azaltmaya başlamıştır.
Eğitim öğretim için ortaya atılan her iyi niyetli fikirler veya uygulamalar kıymetlidir ama amacı, hedefi itibariyle iyi niyetli girişimleri bir takım “eksik veya yanlış uygulamalarla” heba etmemek de bir o kadar önemlidir.
Bu gün Türkiye’de sayısı bir hayli fazla olan proje okullarını, Bakanlığın gerçek hedeflerine ulaşmada ne denli yardımcı olduğunu tartışmaya açmak gerekir. Dahası öğrencinin hedeflerine ulaşmadaki katkısını da objektif şekilde ayrıntılısıyla değerlendirmek gerekir.
Velilerin çocuklarını proje okullara yönlendirmesindeki amacını okulların kaçta kaçının karşıladığına yönelik değerlendirmeleri her yıl yeniden masaya yatırmamız şart.
Çünkü biliyoruz ki velilerin yüzde 90’nı çocuklarını iyi bir üniversiteye yerleştirmek istediklerinden dolayı bu okulları tercih ediyor, geri kalan yüzde 10’u sadece, çocuğuna bakanlığın hedeflediği bir öğrenci profilini kazandırmak için yolluyor.
Peki gerek bakanlığın hedefleri gerekse velilerin beklentileri karşılanıyor mu? İşte konunun “bam teli” tam da burası. Bu bam teline şöyle okkalı biçimde vurduğumuzda beklentilere yönelik kulağa gelecek olan ses maalesef çok da hoş olmayan bir ses olacaktır. Çünkü proje okullarının gittikçe azalan akademik başarıları (en azından çevremde bulunan okullardaki gözlemim bu) velileri de öğrencileri de hayal kırıklığına uğratmaya başladı.
Peki bunun nedeni ne olabilir? Diye düşündüğümde; proje okullarında akademik başarıdan öte proje yapmaya odaklanan bir anlayışın daha ağır bastığını görüyorum.
Elbette öğrenci için” yaşayarak öğrenme” yaklaşımı önemli; lakin okulların sahip olduğu daha doğusu olamadığı gerekli fiziki ve sosyal imkânların veyahut ağır müfredata karşılık yetersiz ders saatlerinin, bu yaklaşımı ne ölçüde hayata geçirdiğini enine boyuna tartışmak gerekir.
Çünkü gördüğüm kadarıyla proje okullarının idarecileri haklı olarak kendilerinden beklenen projeleri hayata geçirirken “bir diğer bekleneni” geri planda bırakıyorlar; yani akademik başarıyı.
Hal böyle olunca da okullar adeta “proje mezarlığına” dönüşüyor. TUBİTAK tarafından kabul edilsin edilmesin hemen hemen her okulda “önemli olan başvuruların olması” şeklindeki yaklaşım nedeniyle kabul edilmeyen binlerce proje maalesef öğrencinin de öğretmenin de motivasyonunu düşürüp bir sonraki çalışmada zoraki bir katılım sergilemelerine sebep oluyor.
Peki sorunun çözümü nedir?
Bence bu okulların sayısı azaltılmalı ve 2016’da yayınlanan amaca uygun ve bu amacı gerçekleştirecek (yine o yönetmelikteki şartlara) fiziki ve sosyal şartlara gerçek anlamıyla uygun okullar çekim merkezi haline getirilmelidir. Mevcut proje okullarının bir çoğunda Bakanlığın belirlediği yol haritası uygulanmadığı bir gerçek.
Mesela kaç okulunda akademisyenler danışmanlık hizmeti veriyor, ya da kaç okulun laboratuvar imkânları yeterli donanımda yahut kaç okulumuz üniversitelerle işbirliği halinde eğitim öğretimi devam ettirmekte? Oysa tüm bu yararlı istekleri Bakanlık belirlemiştir.
Sayısı azaltılamıyorsa eğer, bu okulların idarecilerine de öğretmenlerine de proje hazırlama zorunluluğu ya da isteğinden ziyade akademik başarıların arttırılmasına yönelik “istekler veya zorunluluklar” iletilmedir. Öğrenci açısından nihai hedef (kabul edelim veya etmeyelim ama gerecek bu) iyi bir üniversiteye yerleşmek ise eğer, akademik başarı ön planda tutulmalı. Hatta gerekirse “proje okulu” ibaresi yerine “akademik okul” ibaresi konmalı; yani akademik başarı bu denli önemsenmeli.
Son tahlilde; elbette öğrencide değerlilik ve yeterlilik hissini destekleyen uygulamalar olmalı ama bu uygulamalar öğrenciyi nihai hedefine ulaştırmıyorsa, uygulamalar yeniden gözden geçirilmeli veya dengelenmelidir.