Savaşa ve yaptırımlara rağmen Rus ekonomisinin nasıl ayakta kaldığını merak edip araştırmadan Türkiye ile kıyaslama cehaletinde bulunanlara bir nebze olsun yardımcı olursam bu yazıda kendimi bahtiyar hissedicem..
Peki mesele nedir?
Evet iki yıl önce AB ülke medyalarına göre Rus ekonomisi tamamen çökmüş ve Ruslar 1917 Devrimi’nin koşullarını yaşamaya başlamış ve daha önce Amerika için yazılan “Gazap üzümleri” romanını bu kez Ruslar için yazmaya çoktan başlamışlardı.
Ama tabi bu AB medyasının temennisinden başka bir şey değildi.
Eevet;2022 yılının Mart ayında Rus rublesi ciddi oranda değer kaybetmişti. Gazprom ve Sberbank gibi dev şirketlerin Londra'daki değeri yüzde 97 düşmüştü. Savaşın getirdiği panikle Rus bankalarının bankamatiklerinin önünde kuyruklar oluşmaya başlamıştı. Bunu inkar etmedik lakin bunun Batı medyasınca Rusya açısından sürekli bir facia olarak gösterilmesi de geçici etkileri olan bir propaganda olmasından öteye gitmediğini de fark etmedik değil..
İşin ilginç yanı IMF’in büyüme tahminlerinde Rus ekonomisinin dayanıklılığı vurgulanırken Batı medyası ısrarla Rusya’nın büyük bir ekonomik çöküntü yaşadığından bahsetmeye devam ediyor olmalarıydı. Nitekim 2023’de G7 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomi Rus ekonomisi oldu.
Peki nasıll?
Bir defa Putin savaşın başlamasıyla birlikte ekonomisini özellikle ordu için üretime dayandırdı. Bu istihdamı da ekonomik canlılığı da beraberinde getirdi elbette. Bazı uzmanlar o dönemde bunun südürülebilir olmayacağından bahsetse de bunun halen sürdüğü de bir gerçek.
Batılı ülkeler her ne kadar Rus petrol ve doğalgazına kısıtlama getirse de Putin yönetimi hidrokarbon gelirlerini arttırmaya öncelik verip bu gelirlerin artarak devlet kasasına girmemesini sağladı.
AB yaptırımlarla mutlu ola dursun Rusya dünyanın en kalabalık iki ülkesini-Hindistan ve Çin-kendi çizgisine çekerek onlarla yaptığı ticaretin hacmini daha da arttırmayı başardı. Rus tankerleri bu ülkelere gittiğinde ödemelerin çoğunu ABD Doları ile yapmaktan kaçındı. Mesela Çin’le olan ticarette ABD Dolar’ı yerine Çin Yuan’ı kullandı.
AB ülkelerinin ve medyasının heveslerini kursağında bırakan asıl ülke aslında Hindistan oldu. Hindistan ve Rusya yakın zamanda Batı için sürpriz olacak bir anlaşmaya imza attı. Bu anlaşma ile Rusya’ya milyarlarca dolar akmaya başladı.
Batılılar için çok acı olan bu anlaşma, Rusya’nın Hindistan'a yılda 13 milyar dolar değerinde bir petrol ihracatını içeriyor ve anlaşma, günde 500.000 varil petrolün tedarikini sağlıyor;uzmanlara göre bu tedarik, tüm küresel arzın yaklaşık yüzde 0,5'ini oluşturuyor.
İşin garip yanı Hint şirketlerinin Avrupa Birliği ülkelerine petrol ürünleri ihracatını gün geçtikçe arttırması. Hindistan, Rusya Federasyonu'ndan enerji kaynakları satın alıyor, bunları işliyor ve Avrupa'ya satıyor.
Yani sözüm ona Rusya’ya getirilen yaptırımları çaresizce Hindistan üzerinden delmek zorunda kalan aciz bir Avrupa Birliği..
Bu durumdan en fazla şikayetçi olan AB ülkesi tabi ki Almanya.. Her ne kadar yaptırımlara uymaları konusunda sık sık diğer ülkeleri uyarsa da aslında bu yaptırımları dolaylı olarak çaresizce delmek zorunda kalan da bizatihi kendisi.
Tabi Çin ve Hindistan da az değil.. “Hindistan, Çin ve diğer ülkeler Rusya'dan ucuz petrol ve gaz satın almak için bu durumdan yararlanıyor. Bu yıl AB'nin Hindistan rafinerilerinden yüzde 20 daha fazla petrol ürünü satın aldığı biliniyor.
Dikkat edin;petrol değil petrol ürünleri..Petrol yasak, ancak üçüncü ülkelerden gelen benzin ve dizel yakıt gibi rafine edilmiş petrol ürünleri kısıtlamalara tabi değil. Hal böyle olunca Batı tarafından getirilen tüm kısıtlamalar aslında kısıtlama ya da ambargo hedefini baz alan kısıtlamalar değil. Çünkü o hedefi sağlayacak kısıtlamalar getirmek öncelikle kendilerini çökerecektir.