Siyonistlerin “Şeytan’ın yüzü” olarak tanımladıkları kişi 2017’den bu yana HAMAS’ın lideri olan Yahya Sivar ya da tam adıyla Yahya İbrahim Hasan Sinvar’dı.
Kendisi aynı zamanda "Han Yunus Kasabı" lakabını da almıştı. Siyonistlerle iş birliği yapan,Mossad için çalıştığından şüphelendiği kişileri gözünü kırpmadan öldürmesi nedeniyle bu lakapla anılıyordu.
Yahya Sinvar da diğerleri gibi Han Yunus mülteci kampında doğdu ve haliyle Siyonistlere yönelik öfkeyle büyüdü.
1989’da iki İsrail askerinin ve işbirlikçi olarak gördüğü dört Filistinlinin kaçırılıp öldürülmesini organize etmekle suçlandı ve İsrail tarafından dört kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 2011'de kaçırılan bir İsrail askeri karşılığında yapılan esir takasında 1.026 kişiyle birlikte serbest bırakılana kadar 22 yıl hapis yattı. Çıktığında HAMAS lideri seçildi. 2021 yılında İsrail tarafından bir suikast girişimine maruz kaldı ama suikasttan sağ kurtuldu.
Yahya Sinvar 7 Ekim’de gerçekleştirilen saldırının mimarıydı. İsrail’in suikastlar listesinde ulaşamadığı neredeyse tek isim olarak liderliğini sürdürmeye devam ediyor.
1948’den bu yana “yerleşimci” adı altında gasp edilen topraklarını “yerleşimci” gaspçılardan almak amacıyla başlattığı 7 Ekim direnişi onu uluslararası alanda yeniden “teröristler” listesine soktu.
Terörizmin devlet bulmuş hali olan İsrail’in kurulduğu yıldan bu yana kendi terör eylemlerine meşruiyet kazandırmaya çalışması onun 7 Ekim’deki saldırı palanıyla farklı bir aşamaya everildi.
Aslında 7 Ekim olayları terör devleti İsrail için yas tutulacak bir olay değildi tam tersine vaat edilmiş topraklara ulaşmanın ve bu amaca ulaşmak için her yapılanı mubah görme ve gösterme fırsatıydı. En azından Siyonist zihinden geçen buydu.
Filistin ulusunu “yaratmak” için çabalayan Yahya Sinvar’a dönecek olarak
Siyonistlere Yahudiler için Holokost'tan bu yana en ölümcül gün olan 7 Ekim’i yaşatan Yahya Sinvar’ın planı sadece 7 Ekim üzerine kurulu değildi. Zaten İsrail’in gücünü ,sahip olduğu imkanları ve bu imkanların on binlerce Filistinliyi öldüreceğini bilmemesi imkansızdı. Ona göre artık şerit çekilmiş, sınırları belirlenmiş bağımsız bir Filistin Devleti’nin var olmasının zamanı gelmişti. “Yerleşimci” adı altında gasp edilen toprakların gittikçe daha da çoğalması geç kalınması durumunda uğruna savaşacak bir toprak parçasının kalmamasına sebep olabilirdi. ,
Ve 7 Ekim planı bu mücadelenin sadece başlangıcıydı. Amacı mücadeleye tüm Müslümanları dahil etmek olan Sinvar; İran,Hizbullah ve Husileri mücadelenin bir parçası yaparak bir nebze amacına ulaşmış görünüyor.
HAMAS üzerindeki sarsılmaz kontrolü sayesinde bölgeyle ilgili verilecek her kararın onay mercii konumunda olan Sinvar İsrail’in şuana kadar ulaşmadığı tek isim diyebiliriz. Kardeşi yakın zamanda İsrail bombalarından yaralı kurtuldu ama Muhammed Deif ve diğer üst düzey liderler öldürüldü.
HAMAS üylerinin söylediğine göre büyük bir gizlilik içerisinde sürekli hareket halinde olan Sinvar dijital hiçbir materyali bırakın kullanmayı yakınında bile bulundurmuyor.
Yine HAMAS üyelerine göre Katar ve Mısır'ın liderliğindeki rehine anlaşmasında Sinvar tek karar vericiydi. Bu görüşmeler aylarca sürmüştü; çünkü Sinvar dijital hiçbir haberleşme aracı kullanmıyordu, bu nedenle her bir madde gizli bir haberci zinciri aracılığıyla günler sonra Sinvar’a ulaşıyordu ve Sinvar’ın kararı da günler sonra müzakerecilere iletiliyordu.
Sinvar bir dava uğruna acı çekmeyi göze almış bir isimdi. Zira aylarca yüksek güvenlikli İsrail hapishanelerinde insanlık dışı muamelelere maruz kalmıştı.
Sinvar’ı yakından tanıyanlar, “Sinvar'ın bu kararlılığı Gazze'deki mülteci kamplarında geçirdiği yoksul bir çocukluk ve 1948 Arap-İsrail savaşından sonra kaçmadan önce ailesinin evi olarak adlandırdığı Aşkelon kasabası da dahil olmak üzere İsrail gözaltında geçirdiği 22 yıl tarafından şekillendirildiğini” söylerler.
Sinvar, savaştan önce İsrail işgali altındaki Gazze'deki gençlik yıllarını anlatırken, kendisiyle tanışan Gazze sakini Wissam İbrahim'in aktardığına göre, bir ara annesinin boş BM gıda yardım çuvallarından kıyafet yaptığını söylemişti.
İsrail hapishanelerindeyken kendi hayatını anlatan bir roman kaleme almıştı. Bu romanda İsraillilerin Filistinlilerin evlerini "avının kemiklerini kıran bir canavar gibi" yıktığını anlatmıştı.
Hapishanedeyken bile Siyonistlerle mücadeleyi bırakmayan Sinvar bu hapishanelerde İsrail lehine çalışanları sonunun nereye varacağını umursamadan öldürmüştü. Zaten hapishanede bir lider olarak görünüyordu ve bu liderlik Filistin’e döndüğünde de sürdü.
Şuanda Sinvar Hamas'ın stratejisinin ve askeri kabiliyetlerinin mimarı olarak görülüyor.
Aslında Sinvar 7 Ekim’de gerçekleştireceği saldırının haberini 1 yıl önce vermişti;yani bir önceki yıl yaptığı bir konuşmada,” İsrail'e çok sayıda savaşçı ve roket göndereceğine dair söz vermiş, ya dünyayı birleştirerek İsrail'in 1967'de işgal ettiği topraklarda bir Filistin devleti kuracak ya da Yahudi ulusunu dünya sahnesinde yalnız bırakacak bir savaşa” işaret etmişti.
Bu saldırı sanıldığı gibi sürpriz ve korkakça değildi. Sözde her şeyi öngörebilen Mossad’ın Sinvar’ın bu net saldırı mesajını değerlendirmemesi ve ön görmemesi mümkün mü?
Sinvar’ın İsrail’in müzakereden anlamayacağına yönelik tespiti kesinlikle doğruydu. Ve bunu sık sık dile getiriyordu. Bu fonun için yeni edinilmiş bir fikir bir kanaat değildi; daha önce imzalanan 1 993 Oslo Barış Anlaşması’nı felaket olarak görmesinde İsrail'in Filistin topraklarından "müzakere yoluyla değil, zorla" vazgeçeceği gibi söylemlerinde de bunu görebiliyoruz.
Yani . ona göre, bir savaş "Filistin'i İsrail işgalinden kurtarmanın" tek yoluydu.Bunu on yılların birikimiyle söylüyordu.
Onunla birlikte başka nedenden dolayı hapishanede olan Lübnanlı solcu militan Nabih Awadah Sinvar’ın "İslamcı veya dindar olmayanlar da dahil olmak üzere tüm tutuklular için etkili bir model" olduğunu söylemişti.,
Ayrıca Sinvar’ı 180 saat boyunca cezaevinde sorgulayan Michael Koubi, Sinvar’ın açıkça korkutma ve emir verme yeteneğiyle öne çıktığını söylemişti.
Koubi bir defasında Sinvar’a, (28 veya 29 yaşında) daha önce neden evlenmediğini sormuş ve “Hamas’ı eşim gibi görüyorum ve Hamas benim için her şey, karım, çocuğum annem babam” cevabını almıştı.