Yakın zamanda özellikle İstanbul’da bu konuya eğilen İBB Başkanı da rahmetli Kadir Topbaş olmuştu. Topbaş 6 Mayıs 2013’te Kısırkaya ve Tepeören’de barınaklar yapılacağını söylemiş ve o dönemde de devasa barınaklar yapılmıştı.
Bir süre İstanbul’da sokak köpekleri sorunu gündemden düşmüş ancak kısırlaştırma uygulamasının yapılmaması nedeniyle barınaklar artık kapasitelerini doldurmuş tabi. Yeni barınaklar da yapılmayınca sorun günümüze kadar, insan ve daha önemlisi çocuk yaşamını tehdit edecek şekilde büyüyerek gelmiş.
Avrupa’ya tekrar baktığımızda; Avrupa’da evcil hayvanlara yönelik “tek uluslararası anlaşma”, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanmış olan Evcil Hayvanların Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesidir. Sözleşmenin 12. maddesinde ise taraf devletlerin “sokak hayvanlarının sayısının kendisine bir sorun teşkil ettiğini düşündüğünde, sayılarını önlenebilir acı, ıstırap veya sıkıntıya neden olmayacak şekilde azaltmak için gerekli yasal ve/veya idari önlemleri” “hayvana uygun minimum fiziksel ve zihinsel ıstırapla” alabileceği belirtilmektedir.
Her ülke kendine göre çözüm yolları geliştirmiş.
Mesela Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Hollanda, Çek Cumhuriyeti, İngiltere ve İsveç gibi birçok Avrupa ülkesinde sahipsiz hayvanların toplanması ve bakımından yerel yönetimler sorumludur. n Fransa ve İngiltere’de barınaklara yerleştirilemeyen köpeklerin hayatlarına ötenazi işlemi ile son verilebilmektedir. İspanya, Portekiz gibi devletlerde kapsamlı yasal düzenlemeler olmasına rağmen soruna çözüm bulunamamıştır. Yunanistan ve Çek Cumhuriyeti gibi devletlerde ötanazi işlemi yasaklanmıştır.
Bu devletler içinde çözüm konusunda büyük ilerleme kaydeden devlet İngiltere ve Fransa olmuştur. Özellikle İngiltere’de 2005 yılında çıkan bir yasayla toplanan hayvanlar 7 gün boyunca yerel otoriteler tarafından barınaklarda tutulmakta olup, bu süre sonunda sahiplendirilemeyen hayvanlar hayvan refahı kuruluşlarına gönderilmekte ya da bu hayvanlara ötenazi uygulanmaktadır.
Fransa’d aise, tanımlama ve kayıt altına alma işlemlerinin gerçekleştirilmesi bir zorunluluk olmasına rağmen, uygulamada ciddi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Kaybolan veya terk edilen sokak hayvanları sadece geçici bir süre için barınaklarda tutulmaktadır. Bu süre zarfında sahibi bulunamayan ya da yeniden sahiplendirilemeyen hayvanlara, veteriner hekimler gözetiminde ötenazi uygulanabilmektedir.
İtalya’nın 1991 yılına kadar sokak hayvanları sorununu çözmek için kullandığı yöntem, hayvanların yakalanması ve akabinde öldürülmesi olmuştur. 1991 yılında yürürlüğe konulan yasa ile beraber bu politikaya son verilmiş. Ancak bu dönemlerde bu sorun İtalya’da ciddi boyutlara ulaşmıştır.
Hollanda ise sokaklarında köpek olmayan ilk ülke olarak kabul edilmektedir. Ülke 1800’lere dayanan ve 1960’lardan itibaren uyguladığı politikalar ve kısırlaştırmanın yaygınlaşması ile sokak hayvanları ve sahipsiz köpeklerin sayısını azaltmada dünyada öne çıkan ülkelerden biri haline gelmiştir. .
Literatüre göre günümüzde Hollanda'da neredeyse hiç sokak köpeği yoktur ve bunu hayvanları öldürmeden, devlet tarafından finanse edilen bir sterilizasyon programı olan CNVR programı (Topla, Kısırlaştır, Aşı Yap ve Geri Dön) aracılığıyla başarmışlardır.
Tabi Hollandalılar acı bir tecrübe sonucu günümüze nazaran çok daha erken müdahalelerle bunu başarmışlardır. O acı tecrübe de 19.yüzyılda büyük çapta yaşanan kuduz vakalarından edinilmiştir.
Almanya, sokak hayvanlarının nadir olduğu bir ülkelerden birisidir. Bunun en önemli nedenlerinden biri ülkede evcil hayvan sahiplenmek istenildiğinde devlete bir vergi ödenmesi gerekmesidir. Örneğin ilk köpek için 150 avro, ikincisi için 300 avro vergi ödemek gerekmektedir. Evcil hayvanın sokağa terk edilmesi durumunda ise 25-30 bin avro para cezası veya hatta hapis cezası göze alınmalıdır. Almanya’da her barınakta olmasa da birçok barınakta ötanazi işlemi uygulanmaktadır.
Tabi bu uygulamaların yanında hayvan haklarına yönelik çok önemli düzenlemeler ve bu düzenlemelere eşlik eden caydırıcı nitelikte yaptırımlar da yer almaktadır.
Mesela Fransa’da Ceza Kanunu’nun R.653-1 numaralı maddesini ihlal edip hayvana zarar veren 450 avro ceza ödemek zorundadır.
İngiltere’de ise Ceza Kanunu’nun ilgili 62 inci maddesi “hayvan cinayetleri” başlığı altında yer alan hükümlerle ağır cezai yaptırımları içermektedir.
Şimdi bir çok devletin bu soruna yönelik çözümlerini ve ya çıkmazlarını yazdıktan sonra sora bizim ne yapabilirliğimizde... Elbette getirilecek her çözüm için her kesimden büyük tepkiler, sosyal medya da bu tepkilerin ana merkezi olacaktır. Maalesef geç kalmışlığın yarattığı büyük bir çıkmazda olacağımız kesin. “Ya insan ya da köpek” ikilemine itilmiş durumdayız.
Bir defa DSÖ’nün 90’lı yıllardaki “yakala-aşıla-kısırlaştır aldığın yere bırak” uygulaması var olan yaraya merhem olmayacaktır. Çünkü gerek çocuklarımız gerekse yetişkinlerimizin köpek yaralanmaları hatta köpeklerin sebep olduğu ölümler oldukça ciddi boyutta. Ötanazi işlemi de ciddi tepkilere neden olacağı açık.
İyisi mi ötanazi seçeneğini de saklı tutarak öncelikle çıkacak olumsuzluklardan belediyeleri birinci dereceden mesul tutacak ve de barınak yapımı için destekleyici adımların atılması, yasal düzenlemelerin yapılması gerekliliği üzerinde durmak lazım.
Bu yasal düzenlemede her belediyenin her bir köpeği kısırlaştırdığını sıkı denetlenmesi de şart tabi. Bundan sonraki dönemlerde sokak köpeklerinin bir sorun haline gelmemesi için de hayvan sahiplerine yönelik caydırıcı cezaları içeren düzenlemeleri d derhal yürürlüğe sokmak lazım.