Hitler ve Mussolini’in kendilerini iktidara taşıdıkları süreçler onlar açasından hiç de kolay olmamıştı. Mussolini’nin “Savaş birlikleri” örgütünü kurduğunu söylemiştim işte o örgüt iki kısımdan oluşuyordu.
Birinci kısım “Principi” denilen temel savaş kadrosu; ikinci grup ise üniformaları kara gömlek, kara başlık, kara kemer, koyu gri bir pantolon dan oluşan ve birliğe girişlerinde; “Tanrının ve İtalya’nın namına; İtalya’nın yüceliğini sağlamak için savaşarak ölenlerin namına bütün gücümü daima İtalya’nın yararına adayacağıma ve harcayacağıma ve ant içerim. ”şeklinde yemin eden “Kara Gömlekliler”di.
İşte Mussolini’nin hükümet kurmada görevlendirilmesinde, kralın attığı imzanın çaresizliği bunların baltalarından kaynaklanıyordu. V e Mussolini nihayet dünyaya meydan okuyan adam olarak, bir diğer meydan okuyucuyla buluştu;Hitlerle.
Mussoli'nin nin faşist birliklerle yönetimi ele geçirişiyle beraber ülke içinde güçlü bir yeniden oluşum süreci başlatılırken bir yandan da “Risorgimento” hayalleri tekrar hayat bulmaya başlamıştı. İtalya kabuğundan çıkmalıydı ona göre. Bunun için Habeşistan'a gözünü dikti.
Ancak bir bahane gerekiyordu savaş açmak için. O bahane de kısa sürede geldi . Habeşistanda birkaç İtalyan askeri öldürülmüştü. Bu Mussolini için yeterli bir bahaneydi.
Habeşistan’ın bir karşı savaşını başlattığında işler hiç de tahmin ettikleri gibi kolay yürümedi. Çok kayıp verdi İtalyanlar. Ancak sürekli kayıplar veren İtalyanlar zor da olsa savaşı kazanmayı başardılar ve Habeşistan` ı topraklarına kattılar.
Faşistler bir bir çoğalıyordu.
Bu sırada biri daha çıktı dünya sahnesine. İspanya’da darbeyle iktidarı ele alan Franco. Mussolini zaten yanlzı değildi. Bir üçüncüsü de bu şekilde kendini gösterdi.
1939 Nisanında Mussolini Arnavutluk kıyılarına da asker çıkardı. Mussolini iç siyasette başarılıydı. Fakat uluslararası savaş stratejisi tam bir fiyaskoydu.
Önce İngiliz kontrolündeki Mısır’da utanç verici bir başarısızlık aldı, sonra da müttefiki Almanya’ya haber vermeden Yunanistan’a çıkarma yapmasıyla burada büyük bir başarısızlığa uğradı. Ardı ardına hatalı hamleler geliyordu Mussolini’den.
Hataları elinde olan Habeşistan ve Etiyopya’yı kaybetmesine sebep olan Mussolini’nin elinde sadece İtalyan yarımadası kaldı.
Artık Mussolini iktidarı sallanmaya başladı. Müttefiklerin İtalyan yarımadasını işgali an meselesiydi. Çözüm bulmak gerekiyordu be yok oluşa giden duruma. Bunun için” Faşist Konsey “i tapar topar toplandı. Oylama yapıldı Mussolini iktidarı için.Ve Mussolini’nin de tahmin ettiği gibi sonuçlandı oylama.
Yapılan oylamayla iktidardan düşürüldü. Mussolini halkın saldırısından korunmak için bir cankurtaranla oradan kaçırıldı. Artık g öz altındaydı. Romanın kuzeyinde Gran Sasso'ya götürüldü. Mussolini burası için “Dünyanın en yüksek hapishanesi” şeklinde bir tanımlama bile yapmıştı. Rakımı bin sekiz yüz metreydi.
Ama Naziler Mussoliniyi hapishaneden kaçırdılar. Ve İtalya’nın kuzeyinde yapay bir devlet kurdular;Mussolini'nin yi de hemen başına geçirdiler. Hitler yalnız kalmaktan korkmuştu.
Aslına bakarsanız bu iki lider hiç bir zaman bir birlerine güven vermemişlerdi. Defalarca Almanlar tarafından aldatılmıştı Mussolini;o da defalarca aldatmıştı.
Fakat beklenen son çok uzak değildi artık.25 Nisan 1945 de Bir alman delegesini bekleyen Mussolini kimsenin gelmemesiyle şaşkına dönmüş , “Aldatıldık, yine Almanlar tarafından aldatıldık ”demişti.
Artık yapabileceği tek şey İsviçre veya Avusturya sınırına kaçmaktı. 27 Nisan sabahı bir zırhlı araba ve yirmi beş kamyon ile beraber yola koyuldu. Umudu partizanlara veya müttefiklere yakalanmadan kaçmaktı.
Fakat kaderin de garip bir cilvesi partizanlarla Musso adı verilen yerde çatışmaya girdi. Faşistler hemen teslim olsalar da Mussolini'ni kaçmayı bir başardı. Araba bu sefer Dongo adı verilen yerde durduruldu.
Partizanlar arabayı yokladıklarında battaniyeye sarılmış bir erkek buldular. Arabanın içindekiler “Zavallı bir sarhoş” diye geçiştirmeye çalışsalar da battaniyeyi kaldıran partizan Mussolini'yi tanıdı ve yakalamış oldu.
Mussolini ve metresi bir çiftlik evine götürüldüler. Orada ölümlerini beklemeleri söylenmişti. Mussolini ve metresi kurşuna dizilecekti. Konsey bu şekilde bir karar almıştı. Sabahın dördünde infazı gerçekleştirecek subay çıka geldi. Ve çok kısa bir konuşma yaptı.
“İtalyan ulusuna adaleti iade etmek göre görevlendirilmiş bulunuyorum.”
Ateş emrini alan bir makinalı tüfek tutukluk yaptı, patlamadı. İkinci i silah da öyle. Sonunda dayanamayan albay Audisio, muhafızlardan birinin makinalı tüfeğini kaptı, Mussolini’yi hedef aldı. Mussolini büyümüş gözlerine bakıyordu.
“Audisio beklemeksizin ateş etti. Namlusunda kırmızı bir kurdela bağlanmış makinalı tüfeğin seri numarası F.20830 idi.”
Halkın “Duçe”si artık ölmüştü. Metresi de yanında can vermişti. Cansız bedeni halka gösterildi. Uzun süre kaldı asılı oldukları erde. Böylece bir diktatör dönemi de kapanmış oluyordu.
Kimin nasıl baktığını bilemem ama Mussolini, diktatörlüğünün yanında başarılı bir konuşmacı ve başarılı bir siyasetçiydi. Üstelik tek hayali İtalya’yı dünyanın sayılı devletlerinden biri yapmaktı. Yöntemi ona son tahlilde başarı getirmedi; İtalya da uzun süre kendine gelemedi.