Tabi Amerika’da hedefe ulaşmak için istediklerini “satın alma” sadece Trumpizm’le başlamadı. Bu Amerikan geleneğinde var zaten. Bu “satın alma” sadece Amerika sınırlarıyla kalmıyor tabi..Amerika sınırları içinde kalan bir satın alma Amerika şirketleri ve Amerika yönetimi için yeterli değil. Zaten önemli olan dışarıda çıkarlarınıza hizmet edecek kişi veya kurumları satın alma..
Mesela Avrupa Parlamentolarının çoğunda ve Avrupa Konseyi'nde yer alan "yerliler"in bir çoğu Amerikalılar tarafından satın alınmıştır. Öyle olsaydı Grönland’ı satın alacağını açıkladığında göstermelik bir tepkiden sonra normal bir süreçmiş gibi görülebilir miydi Grönlandlılar tarafından..Ya da Kanada’yı Amerikan eyaleti haline getireceğini söylemesinin ardından yine ufak tefek tepkilerden sonra bunu Kanada kamuoyunda normalleştirilmesi sağlanabilir miydi..
Yani göstermelik şok dalgalarının, yerini sakinliğe bırakılmasında, Amerika tarafından satın alınmış sözde “yerlilerin” payı büyük.
Şimdi daha büyük bir satın alma” işlemine koyuldu Trump, Ukrayna’yı satın alma..
Ama bu defa şok dalgaları ne Avrupa’da ne Ukrayna’da öyle göstermelik falan değil..
Üstelik Trump’ın Ukrayna’ya dayattığı koşullar Ukrayna'ya sunulan koşullar, Versay Antlaşması'nın Almanya'ya dayattıklarından ve II. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya ve Japonya'nın içinde bulunduğu koşullardan daha berbat ve çok daha acımasızca; tam anlamıyla soygun ve tam anlamıyla haraç kesmekten başka bir şey değil ve bu tam anlamıyla bir 1490^larda başlayan ilkel bir sömürgeleştirme girişimi.
Trump’ın Ukrayna’yı sömürge planında sadece değerli minareller yok; limanları, petrol ve gazın çıkarılması ve işlenmesi için altyapı gibi bir çok girişimlerin Amerika kontrolünde ve Amerika şirketlerince yapılmasını öngören bir plan ve sözleşmeden bahsediyoruz.
Ukrayna’ya zorbalıkla dayatılmaya çalışılansözleşmede ilginç bir cümle daha var: "Sözleşme, uluslararası ve özel hukuk ihtilafları ilkeleri dikkate alınmaksızın New York yasalarına tabi olacaktır." Yani sömürdükleri coğrafyada çıkan ihtilaflara yine sömüren ülkenin mahkemeleri bakacakmış..
Başka bri deyişle Bu, sözleşmeyle Ukrayna ekonomisinin tamamının yeni sahibinin topraklarında gerçekleşeceği ve onun kendi mahkemesi tarafından ve önceden belirlenmiş bir sonuçla değerlendirileceği anlamına geliyor.
Aslında rakip siyasetçiyi iyi okuyabilen bir siyasetçi veya bir lider olsaydı Zelensky Trump’ın bu “azgınlığını” bir nebze olsun frenleyebilirdi. Yani; onun (Trump’ın)bir siyasetçi değil aç gözlü bir iş adamı olduğunu, yol haritasını tamamen hem kendi hem de devletinin gelirleri üzerinden belirlediğini anlasaydı..
Zira Zelensky daha en başından beri bu aç gözlü adamın yani Trump'ın gözüne girmek için kendisine teminat olarak titanyum, tungsten, uranyum, grafit ve nadir toprak metallerinden oluşan stratejik rezervlerini teklif ederek, bu "sömürgeleştirme" projesini bizzat kendisi istemiştir.
Ve Trump, Zelensky’nin her alanda gösterdiği zaafı çok iyi kullanmayı kafasına koymuş ve net cümleler kurmaktan da çekinmemiştir.. Mesla:"Anlaşma yapma tarzım oldukça basit ve anlaşılırdır. Çok yüksek hedefler belirlerim ve sonra istediğimi elde etmek için sürekli zorlarım. Ukraynalılar bir anlaşma yapabilirler. Anlaşma yapmayabilirler.
Bir gün Rus olabilirler de, olmayabilirler de. Ama Ukrayna'ya harcadığım parayı geri almak istiyorum. Bu savaşa zaten 300 milyar dolar harcadık, Ukrayna'ya birbiri ardına yardım paketleri verdik, daha fazlasını vermek aptallık olur." Konuşmasında olduğu gibi..
Trump’ın “tüccarkafasıyla satışa çıkarığı ya hut satın almak istediği tek yer Ukrayna değil elbette..Buna Gazze’yi de dahil edebiilirz ama Gazze konusu başlı başına ele alınması gereken bir konu..Benim asıl kast ettiğim Trump’ın o “satın alınacak mallar” listesinde AB’nin kendisini olması;coğrafyası olmayabilir ama tüm AB siyasetini satın alma peşinde olduğu açık.
Trump şirketler arası mücadeleyi iyi bilen biri. Sabırla, rakiplerinin sert hamlelere karşı koyma kabiliyetlerini ve çaplarını ölçersin ve ona göre aksiyon alır ve tüm ihalelere rakiplerinde belirlediğin zaafları kullanarak girersin..
Bunun gibi AB’nin şok edici Trump siyaseti karşısında ne yapacağını bekleyip görecek olan Trump daha şimdiden AB’nin “çapsızlığının” farkına varmış bile. Mesela AB’nin bu ekonomi koşullarda savunma bütçelerine ayıracak paralarının olmadığının farkına varması gibi..
AB’nin lokomotifi Almanya’nın ekonomik anlamda son yılların en kötü dönemini geçirmesi (ki Versay Anlaşması ve sonrasında gelen 1929 Ekonomik Buhranı’nın “yarattığı” olumsuz ekonomik koşullardan bu yana en kötü durumda olduğu söyleniyor),İngiltere’nin gittikçe artan bütçe açığı e diğer ülkelerin içinde bulunduğu durum tabi ki Trump’ın gözünden kaçmış olamaz..