Her ülkenin köklü yayın kuruluşları, gazeteleri ve dergileri vardır.
Örneğin İngiltere’de The Times, ABD’de New York Times, Fransa’da Le Monde.
Bunların yanında bir çok “badireler” atlatmış olan Vossische Zeitung gazetesi de vardı ve yazımın konusu da bu gazete..
İngiltere’de The Times, ABD’de New York Times, Fransa’da Le Monde neyse Almanya’da da Vossische Zeitung oydu.
1704 yılında kurulmuştu Sahibi Almanya’nın en büyük yayıncı ailesi Ullstein ailesi olup liberal-muhafazakar çizgilere sahipti.
Gazete Türkiye’de Cumhuriyetin ilanı ile Kemal Atatürk’ü de çok sıkı takibe almış. Özellikle Halifelik tartışmalarının her anını takip edip yayınlamış.
Yazının asıl konusu bu gazetenin Hitlerin gazabına uğraması ama bizim Cumhuriyet Dönemi’nde gerçekleşen Halifeliğin kaldırılması ile ilgili bazı değerlendirmelerie yer vermek isterim kısaca:
5 Mart 1924’de “Hilafetin kaldırılması” adlı manşet gazetenin baş sayfasında yer almış, gazetenin “Paris muhabiri tarafından hazırlanan haber “Türk Milliyetçiliğinin yüksek oyunu” alt başlığı altında yayınlanmıştı.”
Gazetenin bir yorumu çok ilginçtir.
Fransa ve Halifelik konusunu ele alan gazete Fransa basının halifeliğin kaldırılması konusundaki tavrına yönelik bir değerlendirmede bulunuyor ve şöyle diyordu:
“Fransa basını, Fransa’nın hilafetin kaldırılmasından dolayı doğrudan siyasi emellerini tehlikede görmeyip, Fransız basınının bilakis “Kuzey Afrika’daki (Fransız) sömürgelerine yönelik İstanbul merkezli Panislamizm propagandasının huzur bozucu faaliyetlerine son verebileceğini” yazdığını belirtilmiştir”
Gazete Fransa’da çıkan “Echo des Paris” gazetesinin konuyla ilgili görüşlerine yer veren bir de makale yayınlamış. Bu makale “Türkiye’nin gelecekte İslam Dünyasında pozisyonunu tutup ve İslam dünyasını daha da ihya edebileceği” vurgusunda bulunmuş.
Tabi gazetenin( Vossische Zeitung ) kendi görüşü de var elbette;şöyle değerlendiriyor Hilafetin ılgasını:
“Halifeliğin kaldırılması olayı Ortaçağ sırasında Almanya’da Papa ile İmparator arasında yaşanan çekişmelere benzetip ve bu tarihsel mukayeseden sonra “yeni Türk devlet düzeninin düşmanları hilafeti gerici emellerinin odak noktası haline getirmeye çalışmışlardır”
Fransız basınıyla ters düştükleri konu ise Fransızların halifeliğin kaldırılması ile ilgili “Panislamizm Panturanizm uğruna terk edildi” değerlendirmesidir.
Gellelim asıl konumuza; Vossische Zeitung ve Hitler’e..
Bu gazetenin köşe yazarları içinde her siyasal görüşten yazar vardı.Hatta 1848 İhtilallerini öven yazarların yazılarına bile yer verirdi.
Hatta Prusya Kralı Büyük Frederick ve “AEG’nin sahibi sanayici W. Rathenau gibi” tarihi isimler de bu gazetede yazılar kaleme almışlardı.
Arada İlginç bir bilgi de vereym:
“Fotoğraf” kelimesi Yunanca "photos" (ışık) ve "graphien" (çizmek) Sözcüklerinden oluşur. İşte bu sözcüğü ilk kez kullanan Vossische Zeitung Gazetesi oldu. Ve patladı gitti.
Biz Hitlere gelelim;
Hitler için bu gazete, ideallerinin önünde büyük engellerden biriydi; sivil diktatörlüğüne ilk adımını basını susturarak attı.
Öncelikle hedefinde Vossische Zeitung Gazetesi ve onun Genel Yayın Yönetmeni Georg Bernhard vardı.
Tarihler 15 Mart 193’ü gösterdiğinde. Demokratik seçimle iktidara gelen Adolf Hitler, III. Reich’ı ilan etti.(Büyük Alman İmparatorluğu)
Hemen ardından, sadece 7 ay sonra 4 Ekim 1933’de “Alman basın kanunu”nu çıkardı.
Gazetecilik "kamu mesleği" sayıldı.
Bu yasayla “basın, devlet (dolayısıyla Nazi) propagandası yapmak zorundaydı.”
Bu yasayla” Propaganda Bakanı” Joseph Goebbels başkanlığında her hafta toplantılar yapılıp hangi haberin nasıl yayınlanacağına karar vermeye başlandı.
Hatta “Şehir dışındaki küçük gazetelere ve dergilere de bu emirler yazılı olarak geçilirdi.”
Yazı işleri müdürü olmak ie şarta bağlandı ve Naziler’e yakın "ari/temiz ırktan" olmak gibi özellikler arandı.
Ayrıca "Alman Basın Führeri" (Basın Odası Başkanı) kurumu kuruldu ve Hitler’in Birinci Dünya Savaşı’ndaki başçavuşu Max Amann, bu kurumun başına getirildi.
Max Amann, Hitlerle beraber başarısız Birahane Darbesi'ne katılmış ve dört buçuk ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Hitler ise yaralı olarak kaçmayı başarmıştı. Tabi kaçışı kısa sürmüş İki gün sonra tutuklanıp ve vatana ihanetle yargılanmasına karar verilmişti.
Zaten Hitler’in Almanya çapında tanınmasını sağlayan gelişme de bu başarısız darbe gelişmesiydi.
Velhasıl Hitler basını yukarıda anlattığım şekliyle tamamıyla kontrol altına almayı başarmıştı.
Bunu yaparken ilk hedef olarak Almanya’nın en büyük yayıncı kuruluşu Ullstein Ailesi’ni seçmişti. Vossische Zeitung’dan çok rahatsızdı. Etkisinin farkındaydı.
>Bu gazetenin, basının "amiral gemisi" olduğunu biliyordu.”<
Üstelik liberallerden ve solculardan nefret ederdi; nefret ettiklerinin hepsi bu gazetede kendine yer bulmuştu.
Hitler gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Georg Bernhard’a , sadece gazeteden değil ülkeden ayrılması konusunda baskı yaptı.
Tabi “Bernhard da korkuyordu; meslektaşlarından toplama kampında yeteri kadar toplananlar olmuştu. Nihayetinde Bernhard yurtdışına kaçtı
Sonra Vossische Zeitung’da büyük bir kıyım yapıldı, onlarca gazetecinin-yazarın işine son verildi.
Gazetenin önemli simaları birer birer toplama kamplarında katledildi. En acı anları, Lothar Erdmann, Else Ury, Heilig Bruno gibi isimler yaşadı.
Hitler, Ullstein Ailesi’ni basın dışına attıktan sonra sıra bir diğer basın imparatoru aileye gelmişti: Mosse Ailesi.
Önce Genel Yayın Yönetmeni Theodor Wolff’u tasfiye etti.
“1 Nisan 1934’te gazetenin dış haberler bürosundan Paul Scheffer getirildi. Liberal Scheffer’in yurtdışı bağlantıları çok sağlamdı ve Hitler’in şimdilik bu bağlantılara ihtiyacı vardı.” İşi bitince de 1939’da gazeteyi kapattı.
Hitler teker teker Nazi çizgisinde olmayan tüm gazeteleri kapattığı gibi yazarlarını, sahiplerini toplama kamplarında “okus-bokus” numarasıyla yok etti.