Babalar da tıpkı anneler gibi fedakardır. Aç kalır, ama evladını aç bırakmaz. Yeri gelir evladı için hamallık yapar. Yeri gelir evine ekmek götürebilmek için taş kırar…
Babalar ailesini geçindirmek, evlatlarını hiçkimseye muhtaç etmemek için çok çalışır.
Evlatlar için de babalar kıymetlidir ve hakları asla ödenemez…
Ne yaparsanız yapın, babalarınızın hakkını ödeyemezsiniz…
Her yıl Haziran ayında “Babalar Günü” kutlanır…
Bu Pazar yine “Babalar Günü” kutlanacak…
Çocuklar küçük de olsa büyük de olsa bu hafta babalarının gününü kutlayıp ellerini öpecek ve sarılacaklar…
Kimileri babalarına hediyeler alacak…
Kimisi kolye, kimisi gömlek, kimisi yüzük alacak…
Kimisi de hediye alamayacak sadece babasının elini öpecek…
Ama inanın en büyük hediye bir evladın babasının elini yürekten öpüp doyasıya sarılmasıdır…
Bundan daha anlamlı, daha büyük hediye olabilir mi?
Yukarıda sıraladıklarım yaşanırken, bir de Babalar Günü’nü hüzünle kutlayacak çocuklar var…
Mesela şehit çocukları ne yapacak?
Asker, polis, korucu, öğretmen ve daha birçok şehit olmuş vatan evlatlarının çocukları bu hafta babalarının kabrini ziyaret ederek toprağa bakacaklar…
Hiçkimse ama hiçkimse şehit çocuklarının ne yaşadığını, ne hissettiğini bilemez…
Hiçkimse kalkıp da şehit çocuklarının “Ne hissettiğini biliyoruz” sözlerini ağzına almasın…
Bunu söylemek şehit çocuklarını rahatlatmaz sadece yaralar…
Sorarım size hangimiz kaç kez şehitlikleri ziyaret ediyoruz…
Ben Söyleyeyim…
Yılda 2 kez Ramazan ve Kurban Bayramlarında. Bir de anneler günü ve babalar gününde anne ve babalarının mezarını ziyaret ettiklerinde şehitliklere “Yolu düştüğü” için görüyor, belki de dua ediyordur…
Kimisi babasını yeni kaybetmiştir…
Kimisinin uzun yıllar önce babası vefat etmiştir…
Kimi evlatlar babasını bile görememiş, kokusunu içine çekememiştir…
Ama bu vatan toprağı o evlatların babasını içine çekmiştir…
Artık o babalar vatan toprağına emanet edilmiştir…
Şehit çocukları da bu vatana emanet edilmiştir…
Şehit çocuklarına sahip çıkmak devlet kadar bizlerin de görevidir. Hatta insanı bir görevdir…
Mesela bazı evlatlar vardır babalarına hayatı zehir ederler…
Hiçbir işe yaramayan, işin ucundan tutmayan ve tüm bunlar yetmezmiş gibi babasından zorla parasını alan evlatlar da var…
Kimi evlatlar babasına şiddet uygulamıştır…
Kimi babalar da evlatlarına aynısını yapmıştır ve şiddet uygulamıştır…
Mesela bazı evlatlar vardır ki babalarının ayaklarını yıkamış öpmüştür…
Yatağından kalkamayan babaları düşünün…
Mesela Galatasaray’ın ve Milli Takımın unutulmaz oyuncularından İlyas Tüfekçi…
İlyas Tüfekçi rahatsızlığından dolayı yıllardır yatağa bağımlı olarak yatıyor.
İlyas Tüfekçi’nin sanatçı kızı İlkin Tüfekçi, babasına tabiri caizse bebekler gibi bakıyor…
İlyas Tüfekçi her ne kadar yatağa bağımlı yaşıyorsa da hayattan kopuk birisi değil. Dünyadaki ve ülkemizdeki olayları yakından takip ediyor. Özellikle futbolu yakından takip edip sosyal medya hesabından yorumluyor…
İlkin Tüfekçi 2019 yılında bir gazeteye verdiği röportajında ALS hastalığıyla mücadele eden babasıyla ilgili şunları söylüyor: Babamın sağlık durumu eskiye göre daha iyi. Rahatça konuşabiliyor. Babamın iyi olması için herşeyi yapıyorum..”
İlkin Tüfekçi babasının doğum gününü Galatasaray formayı bir fotoğrafın yer aldığı pastayla kutlamıştı geçtiğimiz yıllarda. İlyas Tüfekçi o kadar mutlu olmuştu ki, kızı İlkin Tüfekçi ile birlikte şarkı söyleyip yeni yaşını kutlamıştı 2019 yılında…
İşte böyle evlatlar da var…
Her insan gibi bende babamın elini öpmeye hasret kaldım…
Dile kolay 36 yıllık hasret…
Babam İhsan Sungur. 1985 yılının 5 Kasım’ında vefat etti. Askerlik görevimin bitimine 1.5 ay kala kaybettik…
O yıllar cep telefonu yok, postaneden numara yazdırıp birkaç saat sonra görüşüyorsunuz…
O zaman bana rahatsız diye telefon geldi, vefat edebileceği aklımın ucundan bile geçmedi. Çünkü, Astım rahatsızlığı vardı, ölüm aklıma bile gelmiyordu. Ertesi sabah izin kağıdı falan derken saat 15.00’de yola çıktım, gece saat 23.30’da Ankara’dan Adana’ya geldim ve acı haberi o zaman aldım…
Ne son kez görme imkanım oldu, ne de son kez elini öpme şansını yakalayabildim…
Aradan 36 “Babalar Günü”, 36 Ramazan Bayramı, 36 Kurban Bayramı, 36 doğum günü geçmiş…
Son olarak evlatlara şunu söyleyebilirim…
Bugün babanıza iyi bakın, sıkı sıkıya sarılın ve ellerini öpün…
Yoksa yarın toprağına sarılırsınız…