Birçok şehirde hissedilen , binaların yıkılmasına ve binlerce insanımızın vefatına sebep olan deprem ve artçılarından ötürü envaı çeşit sorunlar ortaya çıktı. Bu sorunlardan biri de minareler ve minare kültürümüzün akıbeti. Depremden sonra birçok camiide minareler ivedilikle yıkıldı. Müftülükten aldığım bilgilere göre Çevre ve şehircilik bakanlığı tarafından tutulan raporlara istinaden yıkım kararı çıkmakta ve yıkım işlemleri yapılmaktadır.Minarelerin yıkılması birçok mütedeyyin insanımızı derinden etkilemektedir.Hatta halk arasında sağlam minareye yıkım kararı çıkması birçok insanda farklı yoruma sebep olmaktadır.Bizde minare kültürünü kısaca özetlemek üzere kısa bir yazı kaleme almayı karar kıldık.
Minare kelimesi sözlükte “ışıklandırılmış veya nurlandırılmış / görünen yer” anlamındaki Arapça menâreden gelmektedir; bazı bölgelerde aynı anlamda mi’zene de (ezan okunan yer) kullanılmaktadır. Hz. Peygamber döneminde Mescid-i Nebevî'nin kıble tarafında Bilâl-i Habeşî'nin ezan okumak için üzerine iple tırmanarak çıktığı "üstüvâne" (silindir) denilen özel bir yer bulunmaktaydı. Minarenin ilk şekli olarak düşünülebilecek bu yerin dışında mescidin çevresindeki bazı yüksek yerler kullanılıyordu.
Asr-ı saadet dönemin günümüzdeki mimarisiyle minare bulunmamaktadır.Günümüz mimarisiyle minarelerin camii ve mescitlere eklenmesi Emeviler dönemine dayandığı kaynaklarda yer almaktadır. İlk zamanlarda özel bir mimari forma sokulmadan yapılan minareler, değişik bölge ve kültürlerden etkilenerek birbirinden farklı biçimlerde genellikle taş, tuğla ve ahşaptan inşa edilmiştir.
Camii mimarimize sonradan dahil edildiği için ilk zamanlarda dinde olmayanı dine sokmak olarak görülüp bid’at olarak isimlendirilmiştir. Ağır eleştirelere rağmen camii mimarisinde minare eklenmeye devam edilmiş ve Hristiyanların kiliselerinden , Yahudilerin havralarından ayıran alametifarika olmayı başarmıştır.
Camiilerde minare geleneği mühimken günümüzde deprem sebebiyle yıkılmış veya yıkım kararıyla yıkılan/ yıkılıcak olan minarelerimizin yerine yeniden daha sağlam yapılar yapılacak mı ?
Bu konu hakkında Çevre ve Şehircilik bakanlığından veya Diyanet işleri başkanlığından kamuyu aydınlacak herhangi bir açıklama yapılmadı.
Günümüzde yıkılmakta olan minareler vakıf türü eserlerdir ve sadaka-i cariye hassasiyetiyle imar edilmiştir.Yıkım kararı almak ve yıkmak hepimizi üzmektedir. Depremden etkilenen minareleri yapmak boynumuzun borcudur , yıkılan minarelerin her biri emektir . Bu minareleri onarmak veya yeniden yapılmasına katkı vermek emeği geçmiş olanlara karşı vazifemiz ve vefa borcumuzdur.Bu sebeple Çevre ve şehircilik bakanlığımızın ve diyanet işleri başkanlığımızdan konu hakkında ivedilikle açıklama ve çalışma beklemekteyiz.
Minareler, gökyüzüne en çok yakışan yapılardır kuşkusuz , şu minareler de yükselmese göğe, Müslüman bir ülkede yaşadığımızı hepten unutacağız.Bu kaleme aldığımız yazı elbette eleştiri alacaktır ancak unutulmamalıdır ki minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır (bitti beller) yani önemli iş yapmamış olanlar, yapılmış önemli işleri kendiliğinden oluvermiş sanırlar.
Yazımızı bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’ nın sözleriyle bitiriyoruz :
Biz, kısık sesleriz. Minareleri sen ezansız bırakma Allah'ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını, ya kovansız bırakma Allah'ım!
Depremin ardından yıkılan ve yıkılacak minareler ile ilgili analizimiz takdire şayan. Özelikle akibetleriyle ilgili açıklama beklemeniz duygularımıza tercüman oldunuz bu güzel yazınız için teşekkürler kaleminize yüreğinize sağlık
Elinize sağlık hocam. Duygularımızı ifade etmişsiniz. Allah razı olsun. Elbette giden canlara üzüldüğümüz kadar minarelerimiz de kutsalımızdır ve sahip çıkmak hem dini ve hemde insani vazifemizdir. Böyle bir konuyu kaleme aldığınız için minnettarız.
Kalemine sağlık çok güzel olmuş