Okuyanlar bilir, dünkü yazımda mesleğimizin görünmeyen ustalarından bahsetmiştim… Yani bir görünen kısmı (Muhabirler) bir de görünmeyen kısmı (Sayfa sekreterleri) vardı onlardan bahsettim… Bunların içerisine diğer görünmeyen kişileri de eklemiştim…
Bugün de dünün devamı olan mesleğimizle ilgili yazı yazmaya karar verdim…
Özellikle mesleğimizde uzun yıllar çalışıp, bazı kurum ve kuruluşların basın bürolarında istihdam edilmiş, gazeteciliğe yıllarını vermiş ama haberin nasıl yazılması gerektiğini bilmemelerine dem vuracağım…
Tabi haber yazmasanı bilmeyenler ya da yetersiz kalanlar sadece basın bürolarında yoktur, halen mesleğimizin içerisinde bulunanlarda da vardır…
Burada hiçkimseye gazetecilik öğretme gibi bir düşüncem yok…
Haddim de değil…
Ancak, her zaman şunu söylemiş ve istemişimdir…
Bir insan bir işi yapıyorsa iyi yapmalıdır.. Yapmıyorsa-yapamıyorsa öğrenmeye çalışmalıdır…
Öğrenemiyorsa da, gidip başka iş yapmalıdır…
Kurum ve kuruluşların basın bürolarında çalışanlar haberi, başkanının ya da müdürünün diliyle yazar ki bu çok yanlış…
Bazıları vardır ki, başkanının ya da müdürünün adının geçtiği yerin başına “Sayın” kelimesini ekler…
Her ne kadar “Sayın” diye yazarsanız yazın gazetelerde o bölüm silinir…
Kimileri vardır başkanını ve müdürünü bol bol “Yağlar”, “Ballar”…
Kimileri vardır haber yazar cümle düşüktür…
Kimileri vardır basın bürosunda oturur bırakın haber yazmayı, gazetecilerle iletişim bile kurmaz…
Halbu ki, bu tür kişiler çalıştıkları kurumları “Tabela derneği” ya da “Tabela Kurumu” şekline getirirler…
Yani “Küçük olsun, bizim olsun” mantığıyla hareket ederler…
Üstelik basın bürolarında çalışanların zamanla yarışma gibi bir dertleri de yok..
Yani haber yazmak için çok zamanları vardır…
O koltukta oturmak yerine haber yazma yeteneklerini geliştirseler daha faydalı olurlar diye düşünüyorum…
Mesleğimizin içerisinde de vardır doğru dürüst haber yazamayan kişiler…
Kimileri vardır “Mahreç” nedir bilmezler…
Kimileri vardır “Es Pas” nedir bi haberdirler…
Bazıları vardır habercilikte “Repete” nedir hiç bilmezler…
Yani diyeceğim şudur;
Bir işi yapıyorsak iyi yapmalıyız…
Yapamıyorsak bırakmalıyız ki, bu işi bilenler yapsın…
Hem bu işi bilmezler, hem de ortalıkta “Gazeteciyiz” diye cirit atarlar…
“Gazeteciysen” işini düzgün yapacaksın…
Yapamıyorsan, kendine başkan bir meslek bulacaksın…
Bu yazıyı kim için mi yazdım?..
Kim üzerine alınıyorsa kefen onundur…