Yaşar KARA-YANKI
UNUTMADIK,
UNUTMAYACAĞIZ
VE
UNUTAMADIKLARIMIZ
Dün günlerden 12 Eylül’dü. Sevdiğimi saydığım etkin, yetkin, duyarlı; kuşağımın evladı ya da bizimle birlikte büyüyen ağabeylerimiz ve akranımıza yakın küçük kardeşliğimizi oluşturan bazı dostlar aradı. Aradı aramasına da; özellikle bunlardan birisi olan, ekmeğini direksiyonla kazanan emekçilerden küçük kardeşim ulaşım görevlisi Koca Musa’ydı. Ha o aramadı onla günlük rutin karşılaşmalarımdan biriydi dün sabah “Abi bugün 12 Eylül sizde mi?” neden yazı yok. O an onun gözlerine bakarak bir AH çektim ki, “Bir Of çeksem karşıdaki dağlar yıkılır” misali. Gündem yok mu o gündem? Hem gündemi oluşturup, hem oluşturduğun gündemden geride kalırsan olmaz. Üstelikte haberciliğin öncüsü isen. Ama, koskoca her bir yılını,ayını,haftasını,gününü ve hatta saatini dopdolu yaşadığım 12 Eylül 80 öncesi ve getirisi unutulur mu? O dönem o kuşak, ki; işte bu satırları yazanın birer birer her demini vücuduna olduğu gibi zihinlerine kazıyan ve kazıtılan birisi olarak.
Vay be 12 Eylül 1980’in üzerinden kocaman kocaman 39 yıl geçmiş ama hala unutamıyorum ve unutacağımıza da inanmıyorum. Öyle kolay mı, anarşi diye kardeş kardeşe kıydırıldığı, fikrin ideolojinin, münazaralardan tartışmalardan oturumlardan fikir alışverişlerinden arındırılıp silahlı eyleme döktürüldüğü yıllar. Ve nice canların heba olduğu, ettirildiği dönem ve bu dönemin bir gece ve akabinde bıçak gibi kesildiği, kestirildiği 12 Eylül 80’i…
Çocuğuyla, gençliğini yaşayamayıp kaybolup giden, sağdan-soldan; şehit edilen-ettirilen kardeşlerimi, suçlu veya suçsuz,masum veya değil, defalarca acımasızca işkenceye maruz olup hayata gözlerini yuman yandaşım-yoldaşım, fikirdaşım-karşı görüşlü arkadaşlarımı. İdame edilen,idama gönderilen arkadaşlarımı,ömrü taş medreselerde geçen değerleri,bugün bile hala o anları yaşayıp tedirgin olan kuşağımın insanını kendi yaşadıklarımı nasıl unuturum. İçeriyi görmeyip dışarılardan sindirilen binlerce gencimi, geleceği karartılan soruşturmalarla-kovuşturmalarla; taraflı kararlarla hakları gasp edilen insanları nasıl unuturum. Tabiki, geldiği yeri unutanları, kahramanlık destanı yazanları, dostlarını, fikirlerini satanlarıda unutmuyorum unutmayacağımda.
İyiye iyi, yanlışa yanlış.
Duaya ihtiyaç duyanlara Dua.
Kahır’ı hak edenleri de Rahmana havale edelim.
Dedim ya gündem. Ama nice gecikmelerin yanında, bir günlük rötarlıda olsa 39 uncu yılında 12 Eylül 80 i unutmuyorum unutmayacağım unutulmasına rötarlıda olsa izin vermeyenlerden birisi olmaya devam edeceğim bu ruh bu bedende olduğu sürece.
…..
36 YAŞINDA VALİLİK ÜNVANINI YAKALAMIŞ VE SIRLARLA DOLU BİR SONLA YAŞAMA VEDA EDEN ‘RECEP YAZICIOĞLU’NU ARAMIZDAN AYRILIŞININ 16.YILINDA BİR KEZ DAHA DUALARLA ANIYORUZ
Unutmayacağımız, unutamayacağımız değerlerden biriside gündem gereği rötara uğrayanlar arasında yer aldı. Bu öyle bir isim ki, ülkemizde bir yeniliğin bir değişimin, gelişimin; önemli çıkışını dillendiren Mülk-İ Amir ismi unutulmaz Valilerimizden Mekânı Cennet Valilerimizden Ağabey diye hitap edebildiğim isim Recep YAZICIOĞLU’ydu. Zira aramızdan ayrılışının 16 ıncı seneyi devriyesi 8 Eylül 2003 olmasına rağmen 10 Eylülde toprağa verilmişti. Sırlarla, Muammalarla dolu bir elim kaza olarak yorumlanan bir Sonla Hakkın rahmetine kavuşan isimdi,ülkemizin 36 yaşında valilik mertebesine ulaşmış gözde ismi Recep ağabey.
Aydın, Erzincan ve Denizli Valilikleri sırasında önemli uygulamaları,önemli çıkışlarıyla,yaptığı görevlerle farklılıklarıyla önemli bir Mülk-i Amirdi O.
2003 yılının 2 Eylül’ünde Eskişehir yolundaki karanlıklarla dolu bir rutin trafik kazası yakıştırmasıyla örtbas edilen ve kaldırıldığı hastanede 6 gün yaşam mücadelesi ve sağlık desteğine rağmen kurtarılamayarak 08 Eylül 2003 tarihinde çok sevdiği Rahmanına kavuşan ve Aydın vilayetimizin Söke ilçesinde 55 yaşında 10 Eylül 2003 tarihinde toprağı verilen ağabeyimiz Valimiz Recep YAZICIOĞLU’nu bir kez daha dualarla anarken,yaptığı ve bıraktığı önemli projeleri-hizmetleri ve uygulamalarıyla unutamadıklarımız arasında yer aldığın bütün kamuoyunun bilmesini isterim.